18 Ekim 2011 Salı

Bünyeme fazla ağır geldi bu seferki ama olsun be!


" ' Sen bu felaketle çok iyi mücadele ettin, ' dedi profesör. 

' Hayır, hayır. Birçok kez kaçmaya kalkıştım. Her an kaçmaya hazırdım, ' dedi Bird. Sonra elinde olmadan içindeki öfkeyi bastırırmış gibi bir sesle, ' Fakat bu gerçek yaşamda yaşamak, konan kurallara uyarak yaşamakmış gibi dayatılıyor. Kendini aldatma tuzaklarına düşmeye hazır bile olsanız, bir an geliyor reddediyorsunuz, ' dedi. 

' Öyle olmasa da gerçek yaşamı yaşayabilmek mümkün Bird. Bir kendini aldatmadan diğerine, kurbağa gibi sıçraya sıçraya, ölene kadar devam eden insanlar da oluyor, ' dedi profesör. "

Yirmi yedi yaşında bir dershane öğretmeni Bird. Büyük bir hayali - ki ben kitabı okurken bunun tutku olduğuna karar verdim - var: Afrika'ya gitmek. Ama önünde büyük bir engel mevcut: Beyin fıtığı ile doğan bir çocuk. Bir tarafta içinde bulunduğu hayattan kaçış söz konusu, diğerinde aynı yaşama geri dönülemez bir biçimde saplanış. Sizin anlayacağınız Bird iki duvar arasında sıkışıp kalmış. Sağındakini ya da solundakini yıksa kurtulacağının bilincinde ama karar vermekte zorlanıyor hangi tarafı yok edeceğine.

Yazar Bird'ün bu sıkışmışlığını insanın dayanma sınırını zorlayan derecede acımasız, gerçekçi ve dürüst bir dille aktarmış eserine. Üstelik, Kenzaburo Oe'nin kendisi de engelli bir çocuğa sahip. Bu durum da okuyucuya pek kolaylık sağlamıyor doğrusu Bird ile birlikte çıktığı yolculukta. Velhasılıkelam, sıkıntılı bir süreç vaadetmesine rağmen vazgeçmenin mümkün olmadığı bir eserle karşı karşıyasınız. Okuyacak olanlara Nobel Edebiyat Ödülü'nü sonuna dek haketmiş bu yazarın tüyler ürpertici cümleleriyle başa çıkmakta başarılar dilerim. 

Ve, evet, artık kesin bir karara vardım: Japon yazarların kalemi sıradanlıktan fersah fersah uzak. Düşüncelerimin çekikgöz sevdalısı olmamla alakası yok. İspatı eserlerin içeriklerinde saklı. Gözler önüne sermekse sizin elinizde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder