23 Ekim 2012 Salı

Nagai Sanpo ( 2006 )


Bir film seyrettim ve hayatım değişti demeyeceğim ama içim ısındı, yüreğim duyguyla dolup taştı, ruhum dalgalandı durdu vb. cümleler kurabilirim her an. Hazırlıklı olun. Dün bir film izledim. Orijinal adı Nagai Sanpo ama isteyen İngilizce olarak A Long Walk'u kullanabilir dost meclisinde filmle ilgili görüşlerini paylaşırken. Burası dost meclisi değil diye Nagai Sanpo olarak attığım düşünülmesin başlığı. Orijinal ismini yeğlemek kişisel tercihimdir. İkinci ya da üçüncü şahıslardan çok bizzat Japonca ile ilgilidir. Ne diyorum ben?! 

Nagai Sanpo, 2006 yılı Japonya çıkışlı dram ağırlıklı bir film. Tavsiye üzerine izlemem gereken bir yapım olmasına rağmen elime düştüğü için seyretmiş olmam arkadaşlarıma teessüf etme hakkı verir mi bilmiyorum fakat bi teessüf etme isteği var içimde. İnkar etmenin lüzumu yok şimdi. Neyse. Ortalığı daha fazla sulandırmadan konuya gireyim. Efenim, Nagai Sanpo emekli müdür Matsutaro Yasuda'nın aydınlanma sürecini anlatıyor dersem özetlemiş olurum sanıyorum üstünkörü de olsa. Eşinin ölümü ile birlikte Japonya'nın ücra bir köşesinde yeni bir hayat kurmaya karar veren amcamız/dedemiz - tam emin olamıyorum nasıl hitap etmem gerektiği konusunda ya idare ediverin artık - yerleştiği dairenin bitişiğinde yaşayan beş yaşında bir kız çocuğu ile tanışır. Sachi adındaki bu küçük kız babasının yıllar evvel terk ettiği evde annesi ve onun erkek arkadaşı ile birlikte yaşamaktadır. Yaşamaya çalışmaktadır desem daha doğru aslında çünkü küçük yaşta kötü muameleye maruz kalanlardan biri. Matsutaro Yasuda bu muamelelerden birkaçına şahit oluyor ve bir süre sonra dayanamayıp Sachi'ye " Hiç masmavi bir gökyüzü gördün mü? Yükseklerde beyaz bir kuşun uçtuğu ve bulutların toz pembe renginde olduğu bir gökyüzü gördün mü hiç? " diye soruyor ve ekliyor: " Benimle oraya yürümek ister misin? " Ve böylelikle uzun yürüyüş başlamış oluyor. Bu yürüyüş Matsutaro Yasuda için aynı zamanda geçmiş günahlarından arınmak anlamına geliyor. Bir nevi hac diyebilir miyiz? Diyebiliriz. Sachi içinse evinin oradan görülen, fabrikadan yükselen siyah dumanlarla karışık gri bir gökyüzünden daha güzel bir gökyüzü manasına geliyor. Tabii ki daha fazlası var işin içinde ama ben anlatmayı burada sonlandırayım. Öteki türlü kendimi tutamayıp destan döşeyebilirim çünkü film üzerine söylenecek çok şey var.

Nagai Sanpo iki saatten biraz daha uzun bir yapım olmasına rağmen nasıl da çabuk bitiverdi. Diyalogların azınlıkta durağanlığın yüksek seviyede olduğu bir filmken hem de. Yönetmen Eiji Okuda aynı zamanda senaristlerden biri olmakla yetinmeyip filmde dedektif rolünde karşımıza çıkmış. Az buz bir rol de değil he! Biri daha vardı böyle yönettiği yapımlarda rol alan ama bir türlü hatırlayamıyorum kim olduğunu. Aklınıza bir isim gelirse yorum kısmına bırakıverin lütfen. Senaryo iyi, güzel, hoş da Matsutaro Yasuda'nın geçmişine az biraz daha eğilselermiş iyi olurmuş diye düşünmedim desem yalan olur. Ailesine karşı fazlasıyla otoriter bir tavır takındığını ve hayatı onlara zindan ettiğini gerek ipuçlarından gerek geçmişe dönüşlerden anladım fakat biraz havada kaldı yine de. Sachi'nin yaşam öyküsü ise, aksine, yeterince açıktı. Filme ortadan dalıp gözlerimi şenlendiren Matsuda Shota'ya selamlar. Hana Yori Dango'yu izleyenler bilirler ki F4 üyelerinden biriydi. Lüzumsuz yorum: Bu filmde çok daha iyi görünüyordu. Oyunculuğu da öyle. Velhasılıkelam, insan ruhuna selam çakan değil de oturup onunla sohbet eden bir film Nagai Sanpo. İzleyelim, izletelim. 

That's all folks! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder