4 Temmuz 2010 Pazar

Gece+Müzik=Edebiyat

Bazı anlar yüreğime bir ağırlık çörekleniyor. Tıpkı şu an olduğu gibi. Ardından ruhen olduğu kadar fiziken de hissettiğim bir sızı karışıyor kalbimin ritmine. Tam da şimdi olduğu gibi. Çoğu zaman dinlediğim bir şarkı çekiyor bombanın pimini. Bu satırları yazarken kulaklarımdan girip tüm bedenimi esir alan şarkının yaptığı gibi. Yüzümü avuçlarımın arasına alıyorum o vakit. Gece olmasına rağmen kapatıyorum gözlerimi. Kaçırıyorum gerçek dünyadan. Kendi dünyamın derinliklerine dikiyorum bakışlarımı. Bu satırları yazmadan önce yaptığım gibi. Merkeze indiğimde O’nu görüyorum. Hiç değişmemiş. Hala ilk gördüğüm günkü gibi. Öylece duruyor bir zaman içimi ısıtan tebessümü ile. Gülümseyişinin ışınlarının her biri ok halini alıp birer birer saplanıyorlar savunmasız bedenime bu kez. Henüz ölmemişken kaçmak istiyorum bu mücadeleden. O ise ne düşündüğümü sezmiş gibi. Yere eğiliyor ve o ana dek farkına varmadığım birşeyi gösteriyor bana. “ Bu zincirden kurtulmadıkça eninde sonunda buraya döneceksin “ diyor sanki hiç konuşmadan, sadece bakışları ile. Zor da olsa sırtımı dönüyorum buz gibi keskin ve acıtan gerçeğe. Bir an evvel uzaklaşma çabası içinde çekiştiriyorum ayağıma sıkıca dolanmış zinciri. Beklediğimin aksine engel teşkil etmiyor kaçışım esnasında. Aksine yavaş yavaş görünmez oluyor özgürlük vaadeder gibi. Fakat ne önemi var ki kaybolmasının, ben görünenin ardındaki gizlerin farkında olduktan sonra. İşte o an nefret alevleniyor içimde. O’nun yanına dönüp haykırıyorum bencillik edip etmediğime aldırmadan: “Keşke hiç tanımasaydım seni!..” Gecenin karanlığına geri döndüğümde içimin taşmak üzere olduğunu hissediyorum. Bir koyversem kendimi çağlayacak gözyaşlarım bir nehir misali. Lakin yapamıyorum her zamanki gibi. “ Güçlü olmak isterdim, olamadım “ diye mırıldanarak tamamlıyorum ne zaman sona ereceğini bilmediğim hikayemi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder