29 Ekim 2015 Perşembe

Sonunda: Notre-Dame'ın Kamburu

İnsan blog yazmaya bu kadar ara vermemeli. Dakikalardır nasıl giriş yapacağımı düşünüyorum. Nihayetinde bulduğum çözüm aklıma gelen her cümleyi üzerinize salmak oldu. Hazırsanız başlıyorum. 

Notre-Dame'ın Kamburu üzerine ne etkileyici yazılar yazılmıştır kim bilir. Ben hiçbirini okumadım, o ayrı. İnsanlar birbirlerine nasıl hararetle tavsiye etmiştir eseri kim bilir. O insanlardan biri bile bana denk gelmedi, o ayrı. Zihnimde yıllardır askıda duran "Notre-Dame'ın Kamburu'nu okumayı çok istiyorum." cümlesini oraya yerleştiren kim/ne o zaman? İnanın, ben de bilmiyorum. Tek bildiğim klasiklere güvenimin sonsuz olduğu.

Çeviri önemli arkadaşlar. Çevirmenin kim olduğu önemli. O yüzdendir ki klasikler söz konusu olduğunda Can Yayınları'ndan şaşmıyorum. Fakat bu bana biraz pahalıya patlıyor. O yüzdendir ki istediğim kitabı alasıya yıllar geçmiş olabiliyor. Yazının burasında Haruki Murakami'nin çizimli Uyku'sunu saçlarımı bir gecede beyazlatabilecek bir fiyatla, abarttım evet, piyasaya sürenlere teşekkür etmem gerekiyor. Onlar olmasaydı bu yazı birkaç yıl daha yazılmamış olacaktı belki de. 


İnsanlar ikiye ayrılır: Notre-Dame'ın Kamburu'nu okumuş olanlar ve henüz okumamış olanlar. Çok ısrar ederseniz "Belki bir de okuyamamış olanlar" diye ekleme yapabilirim. Ötesi kurtarmaz. Bilerek ve isteyerek geri çevrilebilecek bir eser değil bu.

Efenim, kitabın ilk sayfalarında Notre-Dame'ın Kamburu'nun bölümlerinden üçünün kaybolduğunu okuduğumu hatırlıyorum. Victor Hugo, bölümlerden ikisinin romanda geçen olayları etkilemediğini söylemiş ve tekrar yazma zahmetine girmemiş. Öylelikle basılmış kitap. Sonra kayıplar gün yüzüne çıkmış. Bütün haliyle okuyucuya sunulmuş. İyi ki öyle olmuş dedim ben de. Dedim demesine de sonra ettiğim lafı bir güzel yedim. Bölümlerden birinde yazar Paris mimarisine bir girmiş ama ne girmek?..Bir anda kendimi Paris panoraması çizerken buldum derdim eğer yeteneğim olsaydı. Sanat Tarihi dersinde kaynak kitap olarak okutulsa şaşırır mıyım? Hayır.

Malum bölüm bitince kendimi en yakın ormana attım herhangi bir yapı görmemek adına birkaç saat. Desem de inanmayın. O kadar da değil. Bölümdekilerin romandan ayrı gibi görünmesinden ziyade olayların içine yedirilmiş olmasını tercih ederdim diyor ve kapatıyorum mevzuyu. 

Notre-Dame'ın Kamburu'nun etkileyiciliği, romanın kendisinden önce çizilen insan profillerine bölüştürülmüş. Geriye kalanlar olaylara yedirilmiş. Her ikisine yetecek yoğunluktaymış neyseki. Kitabın isminden ötürü ağırlığını en çok hissettiren karakter Quasimodo olacak diye düşünmüştüm fakat Claude Frollo daha ön plandaydı sanki. Karakterinin tüyler ürpertici etkisini kolay kolay unutabileceğimi sanmıyorum. Unutamayacağım bir diğer şey de eserin duygusal ağırlığı altında ezildiğim son paragrafı olacak muhtemelen.

Kaderin insan hayatındaki rolü, ruhun güzelliğinin/çirkinliğinin bedene etkisi, aşkın alt türleri, görünen/görünmeyen, bir dönemin Paris'i&Fransa'sı, adalet sistemi vb. diyerek kitabın konusunu savıyorum başımdan. Beceremiyorum zira bu işi. Victor Hugo'nun zaman zaman okuyucuya direkt seslenmesi hoşuma giden ayrıntılardan. Üstü kapalı iğnelemeleri de öyle. Velhasılıkelam, esere puanım 10 üzerinden 10.

Bitti.


26 Nisan 2015 Pazar

EXODUS Albüm Kritiği ( Bölüm 2 )

Nerede kalmıştık? EXODUS diyordum; bir yaş fındığı, bir nane aromalı yeşil çayı, efenim bir antep fıstıklı çikolatayı sevdiğim kadar sevdim bu albümü diyordum. Tüm şarkıları dinledikten sonraki ilk tepkim K-pop'tan uzak duran arkadaşlarım adına üzülmek oldu. Bir bilseler kulakları ne güzel melodilerden ne etkileyici vokallerden ne ....... ( Buraya şahsa özel övücü sözler girilecek. ) mahrum kalıyor. Ah bir bilseler!..

EXODUS albümünün ilk parçası Call Me Baby. İsmindeki baby'den anlaşılacağı üzere bende bir ıyk tepkisi oluşmasına neden oldu albümün tanıtım parçası olacağını ilk öğrendiğimde. Bilmezdim bir şarkının adını benimsemenin bu kadar zor olduğunu bu derde düşmeden önce. Baby'ler kovalasın seni SM diye saçımı başımı yoldum oturduğum yerde. Yok daha neler. Siz de hemen inandınız mı? Yapmayın rica ederim. Sadece misler gibi El Dorado dururken niçin Call Me Baby diye bayağı çemkirdim çeşitli mecralarda. Peki onca isyandan sonra ne oldu? Bildiniz. En çok dinlediğim şarkılardan biri Call Me Baby oldu. Hatta şahsen hiç hoşlanmadığım baby'ye rağmen Kyungsoo'nun şarkıda yorumladığı "Baby girl" favorilerimden biri oldu. İtiraf edin hadi. Siz de sevdiniz. İmdaaaaaaaaaaaat! Bu grup beni ilkelerimden ediyor. Öhöm!

Diğer şarkıları dinleyince Call Me Baby'nin albümde ayrık otu gibi durduğunu düşünen yalnız ben miyim? Ötekilerden bağımsız bir havası var. Yumuşatarak söyleyecek olursam bir demet Camellia japonica'nın arasına karışmış tek bir sakura gibi?..

Transformer, EXO'nun bize dolaylı yoldan "Alın size rap grubu, doya doya dinleyin." deme şekli olsa gerek. Vokallerden ziyade rap yapanlar ön planda şarkıda malum. Benim kendisi ile aşk yaşamaya başlamam Transformer'ın Çince versiyonunu dinlediğim zamana denk düşüyor. Zihinden bağırıyorum şu an Tao diye, duydunuz mu? Rap yaparken bizim diva/piremses gidiyor, yerine Thor gibi biri geliyor. Öylesi karizmatik bir sesin Tao'dan çıkıyor oluşuna alışmam için bana biraz daha zaman tanıyın. Şarkı Tao sayesinde zirveye oynayınca Korece versiyonundan da ayrı bir zevk almaya başladım. Kai'nin hold up telaffuzu hala güldürüyor, o ayrı.

What If, hafif devinimler eşliğinde dinlemekten kendimi alamadığım şarkılardan. Bir sağa bir sola sallanmak, göz kapaklarını aşağı indirip bulunduğu ortamdan kopmak gibi eylemlere cuk oturuyor. Çünkü baştan ayağa vanilyalı vokal kokuyor. D.O. şarkıyı söylemeye başladığı an bende kayış kopuyor zaten. Üstüne Baekhyun'un doğaçlaması ile Kai girince devreye çifte telli oynamaya başlıyorum zihnen. Hâlâ sağa sola sallanmakla meşgulüm yalnız. Yanlış anlaşılma olmasın. What If'i vapurla İstanbul'un bir yakasından diğerine geçerken deniz meltemi eşliğinde dinleme isteği oluştu mu sizde de? Bende oluştu. Uygulamaya dökmem gerek.

My Answer, müziğin minimum vokallerin ise maksimum seviyede olduğu bir şarkı. D.O.'nun kadifemsi, Baekhyun'un bal tadındaki, Suho'nun ipek yumuşaklığındaki yorumu biraraya gelince ortaya ne çıkar sizce? Efendim? Dünyanın sekizinci harikası mı dediniz? Ben o kadar uçmamıştım ancak madem öyle diyorsunuz öyle olsun. 



Dangerous~ Dangerous~ She's so dangerous~ Bunu mırıldanmadan Exodus'a geçmek olmaz. Sehun'un şarkının girişindeki my queen telaffuzunu ise ne unuturum ne de unuttururum. Normalde de sevdiklerime çok takılırım ben arkadaşlar. Yapım böyle. Yapacak bir şey yok. Neyse. Exodus, izlediğim EXO'luXion fancamlerinde göz koyduğum şarkılardan biriydi. Albüm bir an önce çıksın da stüdyo versiyonunu dinleyeyim diye az kıvranmadım. Hayran çığlıklarından arındırılmış Exodus çok daha iyi takdir edersiniz ki. He! Bir de şu var: Baekhyun'un yüksek perdeden söylediği, benim deyimimle Everest'e tırmandığı bölümde "She's dangerously hot." dediğini anlayınca gülmekten alamadım kendimi. İnsan öyle bir cümleyi o kadar duygulu ve çaresizce söyler mi? Söylüyormuş. Öhöm!

Sürpriz olan promosyonlarda Call Me Baby'nin yanında ilk zamanlarda Exodus'ı da performe etmesi oldu grubun. Koreografi hareketlerinden birine can't find my wallet dance adını verdiler. Çok güldüm. Siz de gülmek istersiniz belki diye Kai odaklı gifini buraya bıraktım. Biasımı harcadım. Gülmeyeni döverim. Desem de inanma~


Kimileri ona yalnız El Dorado der. Ben albümün en değerli şarkısı derim, comeback dediğin El Dorado ile yapılırsa Mısır Piramitleri'ni görmekten daha büyük zevk verir insana iddiasında bulunurum. Neden Mısır Piramitleri? Çünkü bu şarkıyı ne zaman dinlesem kendimi orada bana verilmiş gizemli bir görevi gerçekleştiriyormuş gibi hissediyorum. Hali hazırda efsanesi olan El Dorado'yu neden Mısır'a itelediğimi bilmiyorum ancak durum budur.


EXO'LuXion sırasında bende en güçlü etkiyi bırakan şarkı ve performans El Dorado'ya ait. SM comeback şarkısı olarak Call Me Baby'yi iteleyince Tutankhamun'un laneti üzerlerine olsun dememek için çok çabaladım inanın. O derece bağrıma bastım şarkıyı. Belirtmeden geçemeyeceğim: El Dorado'nun Çince versiyonunda Chen bi ara göğün yedi kat üstüne salıyor ya sesini, heh, işbu sebepten ötürü ayakta alkışlıyorum kendisini.


Playboy, daha ilk saniyede beni avuçları arasına alan şarkılardan biri oldu albümde. Açılışı Kai&D.O. ikilisinin yapıyor oluşunun etkisiyle mi desem yoksa Playboy'un baştan sona zevkime hitap edişinden ötürü mü? D) Hepsi :P Şarkı başlar başlamaz ruhu harekete geçip beni kafese kapatıyor. E hadi çık çıkabilirsen. İşte bunlar hep SHINee'nin Jonghyun'u yüzünden. Duyduğuma göre hem yazmış hem de bestelemiş. Yetmemiş şarkıya sesiyle katkıda bulunmuş. Kulaklarım beni yanıltmıyorsa öyle. Büşra'ya da sordum emin olmak için fakat o daha Kai'nin sesini ayırt edemiyor söylediğine göre ki bu durum beni derinden yaraladı. Şarkıları bir şeyle meşgulken arka planda dinlediği için öyle olduğu konusunda anlaştık da biraz kendime gelebildim. Dertlenme hakkımı saklı tutuyorum şimdilik.


You hurt me so bad so bad~ EXO'LuXion döneminde gönlümü çelen performanslardan biri Hurt olunca EXODUS albümünde beni kıskıvrak yakalayan şarkılardan biri de o oldu haliyle. Vokal grubunda Kai var bir kere. Karamel sesinden nasibimi alıyorum. E daha ne olsun? Başka şeyler mi? Ne gibi? Kulakları eriten yorum mu istersiniz yoksa bağımlılık yapan müzik mi? Fazlası için bkz. Hurt


Lady Luck isimli şarkıyı hoparlörden dinleyebilen var mı aranızda? Alnından öpeceğim kendisini de ona göre çıksın ortaya. İlk dinlediğimde gözlerim yuvalarından fırlamadı desem yalan olur. "İnleyen nağmeler ruhumu sardı, bir rüya ki orada hep şarkılar vardı." olmadı. Ha ne oldu? Ne olacak? "Ay ben şok!" oldu. Alıştım sonra. Olduğu gibi kabullendim çünkü hem şarkı aslen gayet iyi hem de çocukların yorumlayış biçimi etkileyici. Vokal yönetiminden sorumlu kişiye/kişilere sevgiler.


Gelelim isminin hakkını verecek kadar güzel olan şarkıya: Beautiful. Kısa versiyonunu Suho'nun solosu olarak dinlediğim ve o hâliyle bağrıma bastığım parçaya albümde diğer üyelerin de dahil olması onu olduğundan daha değerli hâle getirdi mi? Eveeeeeeeeeet! Böyle söyledim diye bu şarkıya en çok yakışan yorumun Suho'ya ait olduğunu düşünmekten vazgeçtiğimi sanmayın sakın. Şarkıyı onun solo olarak seslendirmesi > Grubun tümünün seslendirmesi. Fikrim değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.


Kendinizi çirkin hissettiğinizde Beautiful'u dinleyin. Kyungsoo kadife sesiyle oh you're so beautiful, so beautiful to me yeah and i just gotta let you know girl~ diye mırıldandığında başka türlü düşünmek mümkün mü? Değil. Konu kapanmıştır. İtiraz istemem. Şarkı tümüyle bu hissi veriyor aslında. Bir nevi edebiyat parçalamış sözlerini yazanlar ki bayıldım. Tatlı melodisinin ve vokallerin yumuş yumuş oluşunun verdiği etkiyle gecenin ilerleyen saatlerinde sıkça dinliyorum Beautiful'u. Öylelikle uykuya dalmaktan ise ayrı bir zevk alıyorum.


Velhasılıkelam, EXODUS'ta sevmediğim şarkı yok. Baştan sona, bir duygudan diğerine savrula savrula dinliyorum. EXO albümlerinin beni en çok sevindiren yanıdır bu. O sebepten ötürü sevincimi yaşamak için... Ne yapsam bilemedim. Bir ara düşünürüm nasıl kutlayacağımı. He! Bu arada ben bu yazıyı bitiresiye, kaç gün sürdüğünü sormayın, albümler geldi. Rastgele tercihten Xiumin çıktı bahtıma. İçindeki photocard'dan da Kyungsoo fırlayınca bu yanlış kişiyi bias diye bağrıma bastığıma dair bir işaret olmasın sakın dedim kendi kendime. Sonra poster kutusunu bir açtım ki ne göreyim? Kai! Yanında da Tao. ( Yazar burada dertli dertli iç geçirdi. ) Ne demek bias yanlışı? Kim dedi onu? Kim düşündü öyle bir şeyi? Kpop'tan emekli olana kadar beraberiz Kai ile.


Sözlerime burada son verirken albüm piyasaya çıkmadan önce misler gibi El Dorado dururken Call Me Baby'den çıkış parçası mı olurmuş diye düzenli olarak başının etini yediğim Büşra'ya özürlerimi ve EXO yolculuğunda can yoldaşım olduğu için öpücüklerimi gönderiyorum. Boğaz manzarasına karşı the Lost Planet konserini izlediğimiz güne selam ederek albüm kritiğinden başka her şeye benzeyen yazımı noktalıyorum. 

Sevgiler.