26 Ağustos 2010 Perşembe

Halide Edib Adıvar - Handan


Eserin konusu, adından da anlaşılacağı üzre, Handan isimli karakterin etrafında gelişiyor. Onunla bağlantısı olan önemli şahsiyetlere başvurularak olay örgüsü genişliyor. Bunların arasında özellikle dikkatimi celbeden iki karakter mevcut: Nazım ve Refik Cemal.

Nazım II. Abdülhamid dönemi rejimine karşı mücadele eden bir gençtir. Handan ile bir tanıdıkları sayesinde tanışıp ruhu henüz tam olarak şekillenmemiş bu genç kıza öğretmenlik yapmaya karar verir. Büyük bir maksadı vardır Nazım'ın ülkesine dair. Bir zaman sonra bu maksada giden yolda ilerlerken yanındaki kişinin Handan olmasını ister. Handan kendisine yapılan bu tuhaf izdivaç teklifini yetersiz görür ve " Siz beni hayatınıza değil maksadınıza iştirak ettirmek istiyorsunuz " diyerek kendisini reddeder. Aradan kısa bir zaman geçer ve Handan başka biriyle izdivaç kararı alır. O esnada hapiste olan Nazım kendisine şu satırları yazıp Handan'ın saçlarına benzettiği bir ipin yardımı ile intihar eder: " Kumral, kızıltılı bir halat var şurada. Ne tuhaf, o halat değil, biliyorum. Bana hıyanet eden güzel ve ulvi bir maksadın güzel saçları. Onlar bir ipek, hayır onlar birer kumral yılan. Boynuma sarılacaklar, sıkacaklar, sıkacaklar. İdealim güzel, hülyalı gözleriyle gözlerime bakacak, ruhuma gülecek, bütün hayatımla eğlenecek ve ben, hepsine karşı müstağni ve metin, gideceğim. Anlıyor musun? Gidiyorum, Handan ve artık... "

Bitti sandınız, değil mi? Hayır, bitmedi. Asıl mevzu buradan sonra başlıyor. Nazım'ın yakın arkadaşlarından Refik Cemal, Handan'ın yakın arkadaşı Neriman ile hayatını birleştirir. Bu sayede onunla tanışma fırsatına sahip olur. Başlarda arkadaşının ölümüne sebep olduğu için Handan'dan nefret eder lakin kendisini tanıdıkça ona adını koyamadığı acayip bir bağla bağlandığının farkına varır. Handan, ruhunda Neriman'ın eksik bıraktığı yerleri dolduran kişi haline gelir.

Hislerini bir de kendi ağzından örneklendirelim: "...Sonra artık zulmet tamamen geldi. Oda gölgeler, karanlık şekillerle dolu; Handan bir siyah eşya, gölge, bir tayf, bir şey olmuştu. Fakat ben onun ruhuma akıttığı şiir ve saadetle sermest, kalkamıyordum. Bütün iradetim, sesim, varlığım bu anın sihriyle zincirlenmiş, bağlanmış, susturulmuştu..."

Daha fazla detaya girmeden yazımı burada noktalasam iyi olacak. Keşke Halide Edib Adıvar kalemiyle şekillendirdiği bu dünyayı 215 sayfadan çok daha ötelere genişletse imiş. Kitabı iki gün içerisinde yutuverdim. Fakat sindirmenin zaman alacağı kanaatindeyim.

" Zavallı Handan, zavallı Refik Cemal..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder