1 Ocak 2012 Pazar

Refik Halid Karay - Karlı Dağdaki Ateş

2012 yılının ilk günü başlayıp yine aynı gün bitirdiğim kitabın Refik Halid Karay'ın kaleminden çıkma oluşunun beni ne kadar mutlu ettiğini belirtmeme gerek var mı? Yok ama yaptım bir kere.

Bildiğiniz gibi şu sıralar içinde bulunduğum zamandan çok tecrübe etmediğim ve hiçbir zaman edemeyeceğim için bir hayli hayıflandığım dönemlerde yazılmış romanlar okumaktan zevk alıyorum. Bilenler bilmeyenlere anlatmakla uğraşmasın diye kendim yazayım hemen: Refik Halid Karay işbu - bayılıyorum bu sıfata - dönemlerde eserlerine göz diktiğim yazarlar arasında ilk üçte yer alıyor. 

Geçen gün bu hislerle D&R a gittim. Amacım yazarın önceden belirlediğim iki romanını edinmekti. Gelin görün ki ikisi de yoktu İstiklal Caddesi'ndeki şubede. Oracıkta bağdaş kurup " Bana diğer okuyucuların bir oyunu mu bu? Satın almışlar istediklerimi, bırakmışlar geriye minik kütüphanemdekileri ve henüz incelemediklerimi " diye çığırmaya başladım... Desem de inanmayın siz. Bozulduğum doğrudur ama hemencecik toparlanıp " Vallahi bir tane almadan bırakmam " diyerekten başlığı dikkatimi ilk çeken kitabı elime aldım. Yaşayan bilir. Bazı kitaplar vardır. İnsan eline bir kere almayagörsün Japon yapıştırıcı kuvvetiyle bağlanır ve geri bırakamaz. İşte bana olan da böyle birşeydi ki eve gelene kadar eşlik etti bana Karlı Dağdaki Ateş.

Karlı Dağdaki Ateş, genç ve güzel bir kız olan Binnur ile orta yaşlardaki Yusuf'un birdenbire alevlenen, cesur ve tutku dolu aşkını anlatıyor diyor arka kapak. Doğru tabii. Kızımız parlak bir kısmeti teperek geçmişi hakkında en ufak bir bilgisi olmadığı bir insanın, Yusuf'un peşinden Kocadağ'a gitmeye karar veriyor. Yusuf da az şey yapmadı hani. Yine de tam manasıyla ısınamadım karaktere. Ne o öyle kendinden aşırı emin tavırlar, Binnur'u kontrolü altına almalar, dediğim dedik mimikler, soğuk nevale tarzı davranışlar falan! Ancak ve ancak romanın son demlerinde üstü örtülü olarak ifade edilenlerin ardından sarsılmaz bir şekilde inandım hislerinin samimi olduğuna. O esnada da kitap bitti zaten. Binnur'un üç erkek arasındaki gelgitleri, Yusuf'a boyun eğişleri, iradesinin zayıflığı da beni az delirtmedi hani. Böyle yazınca kitap bitene dek saçlarımı yolmuşum gibi bir izlenim bırakmıyorum değil mi?

Velhasılıkelam, Refik Halid Karay yine yeni yeniden daha önce okuduklarıma hiç benzemeyen bir eserle tanıştırdı beni. Artık şaşırmıyorum. Zannederim ki yazarın düşüncelerinden mürekkebine akan bütün kitaplarında aynı durum söz konusu olacak ve her seferinde yeteneğine olan hayranlığım bir kat daha artacak.

Kitabın kapağında dikkatinizi çeken birşey olup olmadığını sormayacağım çünkü olmalı: Film afişi. Hem de başrollerini Ayhan Işık ve Filiz Akın'ın paylaştığı bir yapımın afişi. Ne yaptım dersiniz bunu görünce? Evet, bildiniz ama bizden birşey kazanmadınız. Oturup seyrettim. Çok memnun kaldığımı söyleyemeyeceğim çünkü senaryo ile roman birbirine pek uymuyor. Keşke kitabı okumadan evvel izleseymişim...

Bu yıl sizlerin de en az bir adet Refik Halid Karay eseri okumanız dileklerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder