15 Nisan 2012 Pazar

Sabahattin Ali - Kuyucaklı Yusuf

Keşke Sabahattin Ali daktilonun başına roman yazmak için daha çok otursaymış diye geçirmeden edemiyorum içimden Kuyucaklı Yusuf'u okumayı bitirdiğim şu günlerde. Zira bendeniz edebi türler arasında en çok romandan zevk alıyor ve bunu lafta bırakmayıp okuma seanslarıma da yansıtıyorum. Heyhat! Geride sadece İçimizdeki Şeytan kaldı okunacak. Sonrasında öykülere geçiş yaparım artık. Sabahattin Ali'nin üslubundan mahrum olmak gibi bir niyetim ya da isteğim yok ne de olsa. Öyle bir izlenim bıraktıysa cümlelerim sizde siliverin hemencecik.

Gelelim esere. Kitaba adını veren Yusuf küçük yaşta anne ve babasının öldürülüşüne tanık olur, onun bu hali içine dokunan kaymakam Salahattin Bey kendisini evlat edinir. Kuyucaklı Yusuf için Edremit'te yeni bir hayat başlamıştır. Okur Sabahattin Ali'nin izin verdiği ölçüde Yusuf'un iç dünyasına ve çevresinde yaşananlara dahil olurken bir yandan da Anadolu'nun bir köşesinde " para " denilen tehlikeli gücün etrafında pervane olan insanlarla tanışır. Adaletin bile bu güce sahip olanlar karşısında etkisini yitirebileceğine şahit olur. Velhasılıkelam, bu tip bir toplumun ana karakterin hayatına yapacağı etkileri yazar tarafından belirlenen sınırlarda işlenir. 

Sabahattin Ali bu romanda okuyucuya birçok şeyi tadımlık sunduğu için şikayetçi olabilirim lakin olmuyorum. Ucu açık bırakılan noktaları detaylandırmamış olması onların yüzeysel olduğunu göstermez diyerekten Kuyucaklı Yusuf adlı eserden memnun kaldığımı belirtiyor, içinden ufak bir alıntı yaparak yazıma burada son veriyorum.

" Hayat, birbirinden ayırdıklarını, kısa bir müddet için tekrar yaklaştırır gibi olsa bile, uzun zaman yan yana bırakmıyordu. Geçen günleri bir daha geri getirmek mümkün değildi ve sadece hatıralar, iki insanı birbirine bağlayacak kadar kuvvetli değildi. "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder