3 Ağustos 2012 Cuma

Bir kere daha giderim ki ben: İstanbul Oyuncak Müzesi

PS: Türkiye'de üretilen tek bebek evi 

İstanbul Oyuncak Müzesi sanal turuna hoşgeldiniz sevgili okuyucu. Şaka şaka. Tadımlık fotoğraflarla döşeyeceğim tadımlık bir yazı yazayım ki sizi arkanızdan itekleyeyim çocukluğunuzu yeniden yaşayabileceğiniz bir mekana doğru. " İstanbul Oyuncak Müzesi, şair-yazar Sunay Akın'ın ülkesinin güzel yarınları için yazdığı bir masaldır " deniliyor müzenin sitesinde. Nitekim ben de yazarın kitaplarından birinde denk gelip haberdar olmuştum pencerelerinden oyuncak fışkıran bu tarihi konaktan. Planladığımdan geç oldu ziyaret ama sonunda oldu ya ona bakın siz. 


Oyuncak Müzesi İstanbul'un bir yakasında, ben öteki yakasında. Vaziyet böyleyken yolculuk biraz uzun sürdü ama en iyi yöntemi seçmiş olduğumuza inanıyorum arkadaşımla. Gidecek olanlara tavsiyem metrobüsle Söğütlüçeşme'ye varıp oradan trene atlayıp Göztepe istasyonunda inmeleridir. İstasyondan çıktığınızda karşınıza denk düşen sokaktan girip İstanbul Oyuncak Müzesi tabelası ile karşılaşana kadar yürürseniz mekana ulaşmanız garanti. Benden söylemesi. 


PS: Japonya, 1950

Oyuncak Müzesi'nin olduğu sokağa adımınızı attığınızda serüven başlıyor. Konağın bahçe kapısından içeriye adım atmadan önce sokağın iki tarafına dizilmiş devasa boyutta zürafa heykelleri karşılıyor sizi. Onlara bir selam çaktıktan sonra kapıdan içeriye süzülüyorsunuz. Bu sefer müzenin bahçesinde Nasreddin Hoca, Keloğlan ve babamın pek sevdiği Sylvester göz kırpıyorlar ziyaretçilere. Velhasılıkelam, daha konağın kapısından içeriye girmeden çocuklar gibi şenleniyorsunuz.


PS: Popeye, nam-ı diğer Temel Reis, 1929

Müze beş katlı kocaman bir konak. Gez gez bitmiyor. Her katta birkaç oda mevcut. Her oda kendine has bir dizayna sahip. Hatırladığım kadarıyla Türkiye, Amerika, Japonya ve Almanya yapımı oyuncaklar ağırlıkta. Şimdi bir sorun bakalım " En çok hangi ülkenin oyuncaklarını beğendin? " diye. Sorduğunuzu varsayarak cevaplıyorum: Almanya. Sormadınız ama nedenini de açıklayayım düşüncelerim elverdiğince. Efenim, Almanlar oyuncak üretme işini alıp bambaşka bir boyuta taşımışlar. Birkaç fotoğraf eklediğimde siz de daha iyi kavrayacaksınız ki ülke günlük hayatını oyuncaklar vasıtasıyla tarihe kaydetmiş. Buyrun beraber bakalım: 


Fotoğraftaki oyun evini(!) dikkatle inceleyecek olursanız üretildiği yıllarda Almanya'daki ev hayatı örneklerinden biri hakkında fikir edinebilirsiniz. Öyle detaylı dizayn edilmiş ki ben olsam böyle birşeyi çocuğuma almam. Şahsi koleksiyonuma katarım, sonra da müzeye bağışlarım. Geldiği yer de müze oldu nitekim. Bu ve buna benzer daha pek çok örnek var mekanda Alman elinden çıkan. Dönemin derslik, pastane, manav, ayakkabı dükkanı vb. yapıları oyuncaklar vasıtasıyla günümüze kadar gelmiş. 

PS: İlk oyuncak robot örneği, Atomicman, Japonya, 1940

Hangi ülkenin oyuncaklarının beni şaşırttığına geçelim şimdi. Cevap: Kültürüne derin merakla bağlandığım Japonya. Müzenin giriş katından beri ne zaman Japonya'da üretilen bir oyuncak görsem " Japon yapmış! " demek istedim lakin lafım boğazımdan yukarıya çıkıp da ses halini alamadı. Japon yapmış yapmasına da bir Almanya olamamış. Hani nerde? Hani nerde? Hani nerde ülke kültüründen izler? Üretim tarihlerine bakınca aklıma bir iki sebep geldi oyuncak tiplerinin bu şekilde oluşuna dair ama yine de şaşkınlığımla aramıza girecek denli kuvvetlenmedi.

PS: Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan, Türkiye

Müzeyi gezerken hayrete düştüğüm anlar çok oldu. Gözüme en çok batan ise oyuncakların çocukları savaş fikrine alıştırmak için kullanıldığını gösteren parçalardı. Miniklerin elinde gezen, başucunda duran oyuncakların masumiyet damgalı olması gerektiğine inananlardanım. O yüzden Almanya ( Hitler dönemi ) çıkışlı, savaş alanlarındaki durumu birebir tasvir eden propaganda amaçlı oyuncakları görünce suratım asılmadı desem yalan olur. O vakitler bu tarz oyuncaklarla oynayan çocukların kaderi ne oldu dersiniz?

PS: 1960-1970, Türkiye

Kimi oyuncaklar kendince hikâyeler barındırıyor. Bunlardan biri 1944 yılında meydana gelen Tosya depreminde göçük altında kalan yedi yaşında bir kız ile alakalı. Enkazdan yaralı çıkan çocuk bir süre sonra iyileşiyor. Sol kolu zarar gören oyuncak bebeğine ise seloteyp tedavisi uyguluyor ve onu bugünlere kadar getiriyor. Nihayetinde bebeği Oyuncak Müzesi'nin Hastane Odası bölümüne bağışlıyor. 

PS: Bebek evi için yapılan Şiş Kebap, Çin, 2000

Oyuncak Müzesi'ndeki binlerce oyuncağı anlatmak gibi bir niyetim yok. Girişte yazının tadımlık olacağını belirtmiştim. Öyle de oldu. Daha fazla bilgi ve fotoğraf için bkz. İstanbul Oyuncak Müzesi. Hatta bakmakla kalmayıp gidiniz İstanbul Oyuncak Müzesi. Bilmem anlatabiliyor muyum? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder