17 Aralık 2012 Pazartesi

D.H. Lawrence - Âşık Kadınlar



Bir süre önce kardeşimden, kütüphanede varsa, D.H. Lawrence kitaplarından birini kapıp getirmesini istemiştim. Kendisi yazarın ismine aşina olmadığı için elinde Lawrence Durrell'in İskenderiye Dörtlüsü'nün ilk kitabı ( tamlamanın uzunluğuna gel ) olan Justine ile çıkagelmişti. Benim için farketmezdi aslında. Zira her iki yazarı da sadece ismen biliyordum. Arada yapıyorum böyle şeyler. Ne yazar hakkında ne de eserleri hakkında bilgim olmaz ama garip bir çekim gücüyle hareket ederim. Sonuçta kârlı çıkan kişi olurum. Vaziyet böyle gider. Neyse. Konumuz bu değildi. Aradan zaman geçti ve ben herhangi bir hatırlatma yapmadım kardeşime. Neyse ki benim yerime beyni harekete geçmiş, kütüphanede görünce Âşık Kadınlar'ı kapmış  gelmiş. Sürpriz yumurtadan çıkmış gibi oldu eser. Çok da iyi oldu bence.

Efenim, Âşık Kadınlar'ı okumaya ilk başladığım vakit büyük bir ferahlama yaşamıştım. Meğer boşunaymış. Kitabı rahat okunabilen bir klasik sanıyordum. Hani olaylar başlar, gelişir, sonlanır ve size sadece yazılanları hayal dünyanızda şekillendirmek kalır. Âşık Kadınlar ilk sayfalarda bende büyük bir yanılgıya sebep oldu bu bakımdan. Çeşitli çevrelerde mutluluğumu dile getirmiştim oysa. Sahteymiş meğer. Mendili olan? Ağlayabilirim de her an. Şaka bir yana, son dönemlerde arka arkaya zihnimi oldukça yoran eserler okurken buluyorum kendimi. Hepsini buraya aktarmadığım için bilmiyor olabilirsiniz ama öyle. Haliyle bu kitap beni bir an için de olsa rahatlattığından D.H. Lawrence'a buradan sevgilerimi gönderiyorum.

Âşık Kadınlar, özellikle bu yıl katıldığım sürüyle düğünün ardından köşe bucak kaçtığım evlilik mevzusuna değindiği için ufaktan canımı sıkmadı desem yalan olur. Buna rağmen beş yüz küsür sayfayı üç gün içerisinde hatmedecek denli akıcı buldum yazarın konuyu ele alış biçimini. Ursula, Gudrun, Rupert ve Gerald karakterleri romanın yıldızları. Her birinin aşk, evlilik vb. konularda farklı görüşleri var. Belirtmeden geçemeyeceğim, Rupert ömrümü yedi. Saçımı başımı yolacaktım. O derece. Onun başkalarına yaşattığı sinir harbi beni de etkiledi. " Biri şu adamı sustursun yoksa ben dalacağım şimdi romana " dediğim çok oldu ama herkes yine bildiğini okudu. Pes ettim sonunda. Yazan böyle yazmış. Seven böyle sevmiş. N'apalım? 

D.H. Lawrence İngiliz yazar. Klasikler açısından bakacak olursak İngiliz yazarlara hayranlık besleme durumum var benim. Zincir bozulmadı nitekim. Favorilerim arasına ekledim kendisini. Başka eserleriyle buluşmak istiyorum en acilinden, mümkünse Rupert gibi bir karakterin olmadığı bir tane. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder