16 Ocak 2013 Çarşamba

Lee Jun Ki gelmiş, hoşgelmiş: Arang and the Magistrate ( 2012 )


Lee Jun Ki'ye hoşgeldin demekte geç kalmış olabilirim. Zira kendisi askerlik görevini bitirip ekranlara döneli epey oluyor. Yine de es geçemedim. İçim elvermedi. Yani diyorum ki bu diziyi seyretmeye karar verdiysem sebebi bahsi geçen aktörün uzun bir aradan sonra rol aldığı yapımın ne menem birşey olduğunu merak edişimdir. Tuhaf bir bağlantı kurdum cümleler arasında ama anladınız siz ne demek istediğimi. En azından öyle olduğunu varsayıyorum. 


Arang and the Magistrate'i izlemeye tam olarak ne zaman başladığımı hatırlamıyor olsam da yayınlandığı dönemde olduğunu sanıyorum. Durum şu: Büyük bir hevesle giriştiğim yapıma sekizinci bölüm itibariyle uzun bir ara verdim ki bugünlerde bitirdiğimi düşünecek olursak ayları kapsıyor. Nedenini/Niçinini bilemiyorum. Bildiğim şey bir yerde ipin ucunu kaçırmış ve tüm aramalarıma rağmen geçen haftaya değin bulamamış oluşumdur. Açıkçası Lee Jun Ki oynuyor diye silmeye kıyamamıştım. Sonra yenilenen hevesimle yeniden başına oturdum ve buradayım gördüğünüz gibi.


Yine girizgahı fazla uzattım değil mi? Balıklama dalıyorum öyleyse diziye. Sağda solda okuduğuma göre Arang and the Magistrate Kore hayalet hikayelerinden birinden yola çıkılarak çiziktirilmiş. Gel vatandaş, gel! Ne ararsan burada. Gel! Romantizm isteyene romantizm, dram isteyene dram; tarihi, fantastik, aksiyon vb. isteyenin eline de her birinden birer tutam tutuşturuyor yirmi bölümlük 2012 yılı Güney Kore yapımı bu dizi.


Gelelim en sevmediğim kısım olan konu yazımına. Arang and the Magistrate ölüm sebebinin ardındaki gizemi araştıran, Casper kadar olmasa da sevimli mi sevimli hayalet Arang ve yıllar önce intikam hırsı ile evini barkını terkeden annesinin izini süren Kim Eun Oh karakterlerinin yollarının kesişmesiyle yavaş yavaş çözülen bir dizi gizemi ve peşinden sürüklediği karakterlerin yaşadıklarını anlatıyor. Oh be! Üzerimden fil kalkmış gibi hissediyorum şu an. O derece.


Şu fotoğrafı ekledikten sonra beynimden geçenler aynen şöyle: Kendini tutmalısın, aklının iplerini fazla salmamalısın, ergenvari hallerini en az zararla atlatacak şekilde yansıtmalısın. Ne kadar başarılı olabileceğim acaba? Lee Jun Ki'den bahsedeceğim. Borudan değil. Ne derece hissiz olabilirim? Junkiciğim - salise bir gol bir - Arang and the Magistrate için biçilmiş kaftan demek isterdim amma ve lakin diyemiyorum çünkü kaftan beyimize dar gelmiş. Aslında sade ve sadece My Girl'ü seyreden biri olarak böyle bir yorumda bulunmam çok saçma. Orası öyle de his mi diyeyim cevheri görme mi diyeyim ne diyeyim bilemedim fakat sağlam bir temele dayandırmasam bile rol aldığı yapımların tümünü seyredenlere sorsanız aynı şeyi size onlar da söyleyeceklerdir. Olmadı ufak çaplı bir araştırma yapın. Aldığı ödüller benim size anlatamadığımı gayet güzel anlatır. Velhasılıkelam, aktörümüz bir dahaki sefere potansiyelinin doruklarını sergilemesine fırsat tanıyan bir yapımda rol alırsa çok sevineceğim.


Jun Ki'yi nasıl biliriz? Bir kere dublör kullanmak gibi bir derdi yoktur. Uçmalı, atlamalı, takla atmalı vb. aksiyon çeşitlemelerinde hareketlerine yardımcı olacak kabloları kullanmak gibi bir derdi de yoktur. Neden mi? Çünkü birkaç dövüş sanatında dereceleri var. Kuşaklardan kuşak beğen de diyebiliriz bu duruma. Velhasılıkelam, aksiyon sahnelerinde Jun Ki'yi seyretmenin zevki başkadır. Adam rol yapmıyor da yaşıyor o anları sanki azizim. Anlatmakla olmaz. Görmeniz lazım. Arang and the Magistrate yeteneklerini sergilemesine zaman zaman fırsat tanıdı bu anlamda. Ben de mutlu oldum tabii. Ne de olsa silahsız dövüş sahnelerini severim. Gerçekte değil ama... Sonracığıma oyunculuk yeteneği herkese parmak ısırtacak derecededir. Gözardı edebilene aşkolsun. 


Konumuz bu değil ama aç parantez yapmak istediğim bir durum var. Jun Ki'nin yıldızının cilasını yapan asıl yapım The King and The Clown imiş dediklerine göre. Geçmiş zamanın hikayesini kullandım kullanmasına da ben bile biliyorum o filmle parladığını. Neyse. Geçenlerde araştırıyordum kim ne yazmış diye ki beni çok eğlendiren cümlelere rastladım. Filmi seyredenlerin bir kısmı aktörü kız zannetmiş. Hem güldüm hem ağladım. Lafın gelişi tabii. Adam güzel arkadaşlar. Yapacak birşey yok. Üzülmeyin fazla. Bu gerçeği kabullenip yolunuza devam edin. He, bir de yakışıklı olduğu gerçeği var. Onu da unutmayalım. Alın size ortaya karışık salata. Laf açılmışken, en sevdiğim çekik gözlere sahip kişidir kendisi. Bu da böyle biline. 


Bu bir dizi tanıtım yazısı olacaktı değil mi? Şu andan itibaren öyle olsun madem. Lee Jun Ki, dramada Kim Eun Oh rolünde. Annesini ararken kendini bir anda Miryang'da buluyor. Şehre yargıç oluyor. Hayaletleri görmek gibi bir yeteneği var fakat onları başbelası olarak gördüğünden görmemezlikten gelmeyi tercih ediyor. Arang ile karşılaşıncaya dek... Başta ona da ilgisi yoktur fakat hayaletin saçında annesine hediye ettiği tokanın eşini görünce " O ilgisiz halimden eser yok şimdi " diye başlar çığırmaya. Annesine giden yolun Arang'dan geçtiğini anlayınca onunla bir anlaşma yapar. Bu anlaşmanın yargıcı nerelere götüreceğini de varın siz bulun. Aktörün rolünü layığıyla yerine getirdiğini belirtmeme gerek var mı? Yoksa bile belirttim gerçi az önce. 


Shin Min Ah... Güzel kadın vesselam. Dizide ölümünden önceki adıyla Lee Seo Rim, ölümünden sonraki adıyla Arang karakterlerini canlandırıyor. Ağırlığın hangisinde olduğu dramanın adında saklı. Arang hafızasını yitirmiş bir hayalettir ve ölüm meleğinin elinden kaçmak suretiyle Miryang şehrindeki yargıçların başına bela - niyeti bu değildi - olur. Çünkü ölümünün ardındaki sır perdesini aralamakla bozmuştur kafayı. Hayaletimsi güzelliği(!) yargıçların birer birer ölümüne sebep olur. Gel zaman git zaman Kim Eun Oh şehrin yargıcı olur. Arang artık dişine göre birini bulmuştur. Kendisinin ölüm sebebini araştırması karşılığında yargıcın annesini bulmasına yardımcı olma sözü verince oracıkta işi bağlarlar ve birlikte binbir gizemin peşine düşerler.


My Girlfriend is a Gumiho'yu seyredenler Shin Min Ah'nın bu yapımdaki Arang karakteri için çok doğru bir seçim olduğunu kabul ederler muhtemelen. Muhtemelen diyorum çünkü aralarında kendisini sev(e)meyenler olabilir. Güzellik suç olabiliyor kimine göre. Ben o güruha ait değilim. O yüzden rahatlıkla söyleyebilirim ki Jun Ki ile Arang and the Magistrate için eşleştiklerini öğrendiğimde epey sevindim. Genelde tek taraflı sevgiden ötürü dizilere sürüklenirim de... Fazla söze gerek yok. Kızımız rolünü hakkıyla yerine getirmiş. Casper'dan sonra en sevdiğim hayalet Arang artık. O derece :P


Kang Moon Young dizide üç karakteri canlandırıyor desem?.. Ağırlık Lady Seo maskesi altındaki Moo Yeon'a verilmiş. Kendisi bir zamanlar Cennet perisi imiş. " İlle de insan olup dünyada yaşamak isterim " diye tutturmuş. Bakmış ki müsaade çıkacak gibi değil " Ben de başkalarının bedenlerini ele geçirip yaşarım o zaman " demiş. Yalnız bir sorun var. Dünyada iken gücünün yerinde olması için her ay bir genç kızın ruhundan beslenmesi gerekiyor. Brrrr! 


Kötülerin her daim yardakçıları olur. Bu da Moo Yeon'unki: Choi Joo Wal. Pek kötülük yapabilecekmiş gibi durmuyor değil mi? Bir anlamda öyle. Bir anlamda değil. Aslında tek istediği sıcak bir aile yuvasıdır. Kendisine bunu sağlayabileceğini söyleyen ilk kişinin tüm kötülüklerin anası olması kaderin bir cilvesi olsa gerek. Dileğinin gerçekleşmesi karşılığında Moo Yeon'un beslenme ve bakımını üstlenir. Senaristlerin böyle değişken karakter yazmalarından hoşlanmıyorum. Sevelim mi nefret mi edelim bilemiyoruz sonra ama ben nefretle başladı duygusuz bitti diyeceğim sanırım. Yun Woo Jin canlandırıyor Joo Wal'i. Özellikle peşine düşeceğimi sanmıyorum ama başka yapımlarda karşılaşırsak seyretmekten keyif alırım oyunculuğunu. 


Dol Swe... Kim Eun Oh'a yıllarını veren adam. Öyle düşkün ki ona Arang'dan dahi kıskanıyor. Yargıcın çocukluktan bugüne yanında olan çalışanı. Kölesi demeye içim elvermedi. Köle demişken, aslında bu dizi bir yönüyle sınıf ayrımı konusuna da dokunuyor. Vurguluyor da yer yer. Bu bakımdan Dol Swe'nin gelişimini seyretmek epey keyifliydi. Komikti de. Role yaşam üfleyen Kwon Oh Joong epey güldürdü beni. 


Bu da dizimizin şamanlıktan yana bahtsız kızı Bang Wool. Önceleri hayaletleri duyabiliyordu fakat göremiyordu. Ardından görmeye başladı. Bu sefer de duyamaz oldu. Dizinin sonunda diplomalı şaman olabilmiş midir sizce? Arang ve yargıç ne zaman başları sıkışsa ona danıştılar. O da büyük büyük büyük anneannelerinin kitaplarına danışarak yardımcı olmaya çalıştı. Dol Swe ile aralarındaki diyalog dizinin komedi unsurunun belkemiğini oluşturuyor bu arada. Hwang Bo Ra canlandırıyor karakteri. Ne eksik ne fazla. Tam kıvamında.



Üç kafadarlar. Dizi süresince Kim Eun Oh ile Lord Choi - kim olduğuna hiç girmeyeyim yoksa yazı bitmeyecek - arasında mekik dokudular devlet memurları olarak. " Güç sahibinin yanında mı olsak yoksa hak sahibinin mi? " diye düşüne düşüne kendilerini komik duruma düşürdüler. E ben de güldüm haliyle. Bahsetmeden geçmeyeyim dedim. Aralarından bir tek Kim Kwang Gyu'ya aşinayım. Hem de dört yapımla! Ortadaki oluyor kendileri.


Bu ikisi de mistik bir mekanda baduk oynamaktan öteye gitmediler arkadaş. Diğerleri yeryüzünde sınav üstüne sınav versin, bunlar bir rahat bir rahat!.. Soldan sağa doğru tanıtacak olursak, karanlıklar ve aydınlıklar prensi diyebiliriz. Diyebilirim daha doğrusu. Benden başka böyle tanıtan yoktur zira. Baduk oynamaktan arta kalan zamanlarda Moo Yeon sorunsalının gidişatı ile ilgilenirler. Park Jong Gyu ve Yoo Seung Ho canlandırıyor karakterleri. Pek aktif olmadıkları için yorum yapmak istemiyorum ama Yoo Seung Ho'yu şu sıralar son demlerinde olan Missing You/I Miss You'yu seyredenler oyunculuk açısından değerlendirmişlerdir çoktan diye düşünüyorum. Bu yaşta bu yetenek! Hayranıyız. 


İnanamıyorum. Bitirmeye yakınım. Bu yazıyı benden başka okuyabilen çıkmayacak bence ama olsun. Arang and the Magistrate'i tanıtma ayağına yatıp Lee Jun Ki içlenmelerimin bir kısmını döktüm şuracığa en azından. Öhöm! Kimi sıkıldığını söylemiş izleyenlerden kimi ise sıkılmadığını. Ben kesin bir yargı belirtemeyeceğim ara verdiğim için fakat dönüş yaptıktan sonra bölümleri ikişer üçer yüklediğimden bünyeye sıkılmayangiller familyasına daha yakın olduğumu düşünüyorum. Genel hatlarıyla senaryo ilginç. Özel hatlarıyla da öyle. Bir gizem çözülünce diğerine odaklanıyorsunuz. Bu da güzel. Lee Jun Ki ve Shin Min Ah da var. Daha n'olsun? Haydi dostlar! Ekran başına. Lafın gelişi. Anladınız siz ne demek istediğimi. 

Sevgiler. 

Dipçik notu: Aksi belirtilmedikçe fotoğraflar ve gifler şahsıma ait değildir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder