23 Ocak 2013 Çarşamba

Lee Jun Ki'ye saygı kuşağında bu hafta: Iljimae

Dakikalardır bilgisayar ekranına bakakalmış vaziyette olduğumun farkına varınca sözcükleri hareketlendirmenin vakti geldi dedim kendi kendime. Zihnimin arka planında gerçekleştirilen Iljimae geçit töreni halen sıkıntı yaratıyor ama daha fazla beklersem tek cümle yazamadan kapatacağım sayfayı. Bu aralar dizi seyretme işini karışık salataya çevirdim: Cheongdamdong Alice, Missing You, The Great Seer, Flower Boy Next Door ve son üç bölümü kalmasına rağmen can çekişen My Name is Kim Sam Soon. Hal böyleyken ne demeye Iljimae'ye vakit ayırdığımı merak edeniniz varsa aranızda yanıtlayayım: Dramaya ve Lee Jun Ki'nin sergilediği performansa dair övgü dolu birkaç yazı okudum ve işte geldim, buradayım.

Iljimae, 2008 yılı Güney Kore yapımı yirmi bölümlük bir dönem dizisi. Yayınlandığı dönemde reytingi epey yüksekmiş. İlk on bölümde daha çok ikinciliğe oynarken geri kalan on bölümde birinciliğe oynamış. O derece. Tarihi dizi sevenlerin mutlaka seyretmesi gerekenlerden. Aksiyon sevenler için de geçerli aynı şey, dram sevenler için de. Komedinin de dibini göreceksiniz trajedinin de. Anlatabiliyor muyum? 

İntikam zemini üzerine inşa edilmiş bir yapım olduğu için " Aha! İnsanın sinirlerini laçkaya döndürecek senarist. Yandık! " diye düşünebilirsiniz ama yok öyle birşey. Yumuşatabildiği kadar yumuşatmış hikayeyi. Kore dizilerinde adet olduğu üzere son iki bölümde coşmuş senaryo biraz ama zararsızdır. Isırmaz kolay kolay eğer sulu göz değilseniz. 

Gelelim fasülyenin faydalarına. Keşke gerçekten ondan bahsediyor olsaydım. Benim için daha kolay olurdu. Amma ve lakin asıl değinmem gereken şey dizinin konusu. Lafı daha fazla dolandırma imkanım var mı? O malum anı geciktirmeye çalışıyorum da. Neyse. 

Efenim, Iljimae Joseon döneminde yaşayan bir halk kahramanının adıdır. Kahramanımız gündüzleri sokak serserisi kılığına bürünür geceleri ise konumunu kötüye kullanıp köşeyi dönen zenginleri don gömlek olmasa da hatrı sayılır zarar verecek denli soyan hırsız kılığına.

İsmini gerçekleştirdiği her çalma çırpma olayından sonra mekana bıraktığı çizimdeki erik ağacı dalından alan Iljimae'nin asıl ve en büyük gayesi çocukken öldürülen babasının intikamını almaktır. Bunun içinse onun ölümüne yol açan kılıcı bulması gerekmektedir. Zira anımsadığı şey katilin yüzü değil, bilakis, kullandığı kılıçtaki simgedir. İşbu işaretten yola çıkarak Iljimae bir kahramanlık öyküsüne imzasını atacaktır.


Lee Geom küçük yaşta, babasının öldürülmesi de dahil, yaşadıkları nedeniyle hafızasını yitirir ve başka bir ailenin evladı olarak devam eder hayatına. İsmini de onların koydukları haliyle yani Yong olarak bilir. Kendisini görenlerin bu çocuktan bırak Iljimae'yi adam bile olmaz dedikleri türde bir gençtir. An gelip de geçmiş kesenin ağzını açıp anıları birer birer ortaya dökünce Yong evrimleşir ve kozadan kılıcını öldürmek için değil korumak için kullanan bir halk kahramanı çıkar. Dövüş sanatları ile uzaktan yakından alakası olmadığından kendisini karizmatik halk kahramanı olarak görmek için epey beklemeniz gerekecek. Söylemesi benden. Eğitim sürecinden sonraki halleri ise tam bir şölen. Demem o ki, beklemeye değer.

Arang and the Magistrate yazımda Lee Jun Ki'nin canlandırdığı karakterin aktörün potansiyelinin altında kaldığını ima ettiğimi hatırlıyorum. Neyse ki Iljimae rolüyle oyunculuk namına neler vaadedebileceğini sinyalde bırakmayıp açık açık gösterme imkanı buldu. Olanakları da epey boldu. Sofradan doymuş bir biçimde kalktım bu sefer. Haliyle keyfim ikiye katlandı. Karakterler arası geçişleri yüz ifadeleriyle olsun, hal ve hareketleriyle olsun, ses tonlamasıyla olsun, çok iyi yansıtmış. Kendisine hayran olmamak elde değil. Dizide aksiyon sahneleri bol olduğundan aktörün dövüş sanatlarındaki ustalığından izler de bulabilirsiniz. Ağzınızı kapalı tutmaya özen gösterin de o esnada sinek neyim kaçmasın. 

Bu dizi benim için tam bir " Ben Lee Jun Ki'ye bakmıştım ama sürpriz yumurtadan şu şu isimler çıktı " oldu. Şu şu isimler arasında Park Shi Hoo da var. Canlandırdığı karakter olan Ja Dol'ün hayatı, bir köle olan annesinin onu soylu ailelerden birinin evladı yapmak istediği için aslen babası olmayan bir adama  " Evlâdın " diyerek kakalamasının ardından yüz seksen derece değişir. Artık Shi Hoo'dur. Annesi tarafından terkedildiği için asillikten ziyade asilik giysisine sarıldığı görülmüşse de kendince bir denge oluşturup o düzende ilerler. Bu yüzdendir ki ne tam destekleyebildim ne de elimi üzerinden çekebildim. Karakteri canlandıran Park Shi Hoo oyunculuk namına elinden geleni yapmış. Sırıtan, kötü duran bir tarafı yoktu. Aktör hakkındaki asıl yorumları başka bir yapıma sakladığım için şimdilik bu kadar diyorum.

Aktris Han Hyo Joo'yu ilk defa buradaki Eun Chae rolüyle tanıdım. Bir iki cümle çiziktireyim diyorum ama canlandırdığı karakterden ötürü pes etmek durumundayım. Zira analiz yapılabilecek pek birşey yoktu senaryo dahilinde. Fakirlerin yardımına koşan asil aile kızı Eun Chae. İlla aşk olmalı bu hikayede diye dahil edilmiş bir karakter olmasına rağmen çok pasif kalmış maalesef. Iljimae ile aralarındaki ilişki de öyle haliyle. Yirmi bölümde toplasanız bir saat biraraya gelmemişlerdir belki de. Velhasılıkelam, bu kadar gölgede kalan bir başrol görmedim ben. Hal böyle olunca aşk mevzusu da inandırıcılığını yitirdi. Beraberindeki acıtasyonlar da çöpe gitti. Bence. 

Kayda değer karakter çok aslında bu yapımda. Fakat her birine değinmeye kalkarsam yazı gereğinden fazla uzar ki bu haliyle bile öyle olduğunu düşünüyorum. Senaryoyu beğendim, oyuncuların performanslarını da öyle. Dizi müziklerine bayıldım. Çoğunluk başka bir şarkıyı tercih ediyor olsa da ben şunu daha etkileyici buldum ki bunları yazdığım süre boyunca eşlikçim oldu kendisi:



Güya bu sefer kısa tutmayı planlıyordum. Yazdıklarımla buradan Kaf Dağı'na yol olur. Demem o ki, toparlamanın vakti geldi de geçiyor. O zaman şöyle diyelim: Iljimae'nin size söylemek istedikleri var. Ona kulak verin. Pişman olmazsınız. Ben arşive attım bile üzeri tozlanınca yeniden seyretmek üzere ^_^

PS: Fotoğraf hakları bendenizin dışında birilerine aittir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder