15 Haziran 2010 Salı

Dikkat! Spoiler içerir



Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; develer tellal iken, pireler berber iken...Falan filan. Velhasılıkelam – bu sözcüğü kullanmaktan gerçekten de büyük zevk alıyorum – henüz tazecik, körpecik, ufacık tefecik bir çocukken tanıştım animelerle. O vakitler büyük bir yanılgı içerisinde idim tabii. Animeleri Dedektif Gadget, Richie Rich hatta Ninja Kaplumbağalar tarzına yakın çizgi filmler olarak düşünüyordum. Şeker Kız Candy’yi izlemeye başladığımda ne denli yanıldığımı tecrübe ederek öğrendim.

Candy’nin Londra’daki St. bilmemne akademisinden ayrılıp kendi hayatını kurmak üzere yollara düştüğü zamanlardı. Nedendir bilinmez – bir çocuk için kalıcı travma yaratabilecek potansiyelde olmasından dolayıdır belki de - animeyi yayınlamayı pat diye kesmişlerdi. O gün bugündür dönem dönem aklıma “Acaba Candy’nin hikayesi nasıl sonlandı?” şeklinde bir soru çengeli takılıp durdu. İtiraf etmeliyim ki, animeyi tekrar izlemeden evvel, bir ekşi sözlük yazarı sayesinde neler olup bittiğini okuyup öğrendim. İçimde pörtlemiş merak sönmesine rağmen animenin Türkçe çevirisinin yapıldığını öğrendiğim vakit oturup baştan sona izlemeye karar verdim.

Animenin ilk altmış üç bölümünü Japonca seslendirmeli ve Türkçe altyazı eşliğinde seyrettikten sonra elimde çevirisi yapılmış bölüm kalmamıştı. Öyle bir bağımlılık yapmıştı ki Şeker Kız Candy, internetin altını üstüne getirip bütün bölümlerini izleyebileceğim bir link aradım. Kolay olmadı. Taşlı dikenli yollarda düşe kalka epeyce mücadele verdim. Tamam, oturduğum yerden hallettim lakin link bulmak gerçekten de sinir bozucu bir süreçti. Tam kriz geçirme anında buldum. Japonca seslendirmeli ve İngilizce altyazılı yüzon beş bölüm. Altyazının İngilizce olması birazcık sinirime dokunsa da denize düşen yılana sarılır misali tutundum elimdeki linke. Neyse ki beklediğim gibi asap bozucu olmadı altyazı sorunu. Animede sade cümleler kullanıldığı için zorluk yaşamadan izledim.

Ve nihayet bugün yarım kalan bir işi tamamlamış birinin edası ile son noktayı koydum Şeker Kız Candy’ye. Ben hep Terry ile birbirlerine kavuşacaklarını hayal ederken tamamiyle alakasız bir sonla karşılaştım. Doğrusu, animeyi takip eden diğer insanların da vaziyetten memnun kaldıklarını sanmıyorum. “Yaşadığı onca sıkıntıya rağmen kızımız hayata gülücükler saçıyor ve elinde kalan bir avuç arkadaşı ile birlikte yoluna devam ediyor” gibi bir durum eşliğinde “Siz de hayatta karşılaştığınız zorluklara göğüs gererek yaşamaya devam edin” tarzında bir mesajla sonlanıyor anime.


Şeker Kız Candy ile birlikte birçoğumuzun lugatında anime karakterlerine aşık olmak şeklinde bir deyiş belirdi. Kimimiz masumane bakışlı, tatlı dilli, kibar davranışlı, güllere aşık, sevimli Anthony’ye çarpılırken kimimiz asi, karizmatik, zaman zaman kaba davransa da özünde kibar ve yakışıklı bir centilmen olan Terrius’a gönlünü kaptırdı. Benim hangisine tutulduğumu tahmin etmişsinizdir diye düşünüyorum bu tanımlamanın ardından. Yine bu anime sayesinde lugatımıza hayali karakterler için üzülmek hatta ağlamak deyişi de girdi. Anthony attan düşüp öldüğü zaman izleyiciler öyle üzülmüşler ki bazı ülkelerde ilerleyen bölümlerde olayı tersine çevirip Anthony’nin ölmediğini, sadece bitkisel hayat tarzında bir duruma geçtiğini belirten eklemeler yapılmış. Yazanların yalancısıyım. Evet, hayatının baharında olan Anthony’nin öldüğü bölümde ben de – yaşımdan başımdan utanmadan - ağladım. Yetmedi, sonraki iki bölüme de yaydım. Lakin beni en çok etkileyen doksan küsürlü bölümlerden birinde Candy ile Terry’nin birbirlerine sonsuza dek veda ettikleri andır. Animenin tamamını izleseydiler Anthony sevdalıları, eminim Terrius’a dönüş yaparlardı o bölümün ardından.

Yine lafı fazla uzattım. Aslında yazmak istediğim çok şey var lakin işi tadında bırakmak adına burada kesiyorum. Son sözüm şudur: Şeker Kız Candy’yi izlemeyi düşünüyorsanız bir kez hatta birkaç kez daha düşünün. Onun yerine daha eğlenceli olan Ay Savaşçısını izleyin.

Sevgiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder