20 Temmuz 2010 Salı

V. Büyükada Çıkartması vol. 2

Trio'yu en son Ada sahillerinde bırakmıştık. Şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Angel, ben ve Zeze - sıralama alfabetik olarak ilerlemektedir - ilkin kendimizi asfalt yollara vurduk. Ada'nın doğal gübre kokusunu - at pisliği demek istemedim - ilk kez ciğerlerine çeken Zeze ve sanki bu kokuyla ilk defa yüzleşiyormuşçasına ona katılan Angel'ın burun direklerini yerinde tutmak amacıyla faytonların takip ettiği tur yoluna sapmak yerine ara sokaklardan birine girdik. Tabii bu yolu seçmemizde dönüşte göreceğimiz konaklardan daha farklı şeyler görmek gayesi taşıyor oluşumuz da etkili oldu.

Henüz birkaç adım atmıştık ki Angel bir sokağın köşesinde duran kediciğe takıldı. Dakika bir gol bir deyişini uygulamalı olarak göstermiş oldu sizin anlayacağınız. Elbette bir kediye sardıracağını biliyordum lakin bu kadar erken olacağını tahmin etmemiştim doğrusu. Kedi sevme olayında aşırıya kaçmasını önlemeyi başarmamızın ardından yavaş ve emin adımlarla Ada yollarında ilerlemeye başladık. Zeze, ilk kez gelişinin etkisinden olsa gerek, kendisine hemencecik konak, köşk falan seçmeye başladı. Ben bilmiş bilmiş " Bunlar ne ki? Daha neler göreceksin sen? " diyerek az biraz ukalalık yaptım. E, olsun o kadar artık canım. Normalde kızımızı sanat-kültür ve bilimum alanlarda alt etmenin mümkünatı yoktur. Aramızda kalsın ama Angel'ın da ondan aşağı kalır yanı yoktur. İkisi muhabbet halindeyken alık alık bakan birini görürseniz bilin ki o benim. Neyse.

Biz böyle sohbet muhabbet hallerinde ilerlerken bir yandan da etrafımızdaki güzelliklere aşk kokan bakışlarla okşarcasına bakmakta, aynı zamanda bu ani aşkla " Acaba bu yapıların sahiplerinin bize göre evlatları var mıdır ki? Veyahut kapılarını çalsak bizi misafir ederler mi ki? " şeklinde sorular sormakta idik. Ben bir aralık öyle coştum ki olayı " 50, 60, 70 hiç farketmez yani " cümlesine döktüm. Hava çok sıcaktı da ondan oldu böyle ya yoksa gayet oturaklı insanlarız. " Yersen " dediğinizi duyar gibiyim ama olmuyor böyle. Şaka bir yana Ada'ya gelen hemen herkes " Burada bir konağım olsun, kırk yıl borcum olsun " kıvamına gelmiyorsa ben o arkadaşın zevkinden şüphe ederim dostlar. Kusura bakmasın kimse.

Efendim, gel zaman git zaman, insan olduğumuzu hatırladık ve açlık sinyallerine kulak verdik. Tabii ufak bir sorunumuz vardı. Yanımızda getirdiğimiz yiyecekleri sindirim sistemimize hediye etmek için evvela bir yer bulmamız gerekiyordu. Bunun için epey bir yol katettik. Hatta bir aralık açlık dilimize vurdu, kimi zaman nostaljik kimi zaman absürt parçalar söyledik. İsa Tepesi'ne gelince kayış tamamen koptu ve şarkıların yanında bir de dans etme işine giriştik. Nihayet ağaçların altında güzel bir yer bulduk derken benim aklıma gelen muhteşem manzaraya sahip kayalıkların olduğu bölge takıldı. Tası tarağı toplayıp kendimizi asfalttan ayırıp toprak yola vurduk.

Zamanın nasıl geçtiğini anlamamak ve açlığımızı bastırmak adına - aslında eğlenmek adına ama olayı değiştireyim dedim - Angel telefonundan Lady GaGa - Bad Romance parçasını açıverdi. Assoliste geri vokallik yaparken hanım kızımızı arayan bir arkadaşı sebebi ile şarkımız yarıda kesilince etrafımıza iyice bakınıp Ada'ya methiye düzmeye başladık. Nihayet kayalık bölgeye geldiğimizde bir de ne görelim? Güneş kavurucu ışınlarını tam da üzerilerine göndermemiş mi? Bu durumda daha fazla yol katetmeye dayanamayacağımızı düşünerek biraz gölge bir yere çekildik ve oturma pozisyonu aldık.

Gece Angel ile yaptığımız anlaşmaya göre gazete kağıtlarını ben getirecektim lakin sabah bu görevi ilk uyandığımda hatırlayıp ardından unuttuğum için bana ceza verdi kendileri ve henüz okunmamış, tazecik, körpecik Uykusuz dergimi altına yerleştirdi. Yiğit Özgür'ün karikatürleri yerdeki çam iğnelerinden ötürü rahatsız rahatsız kıpraşırlarken yapabileceğim hiçbir şeyin olmaması beni kahrediyordu. Tamam, itiraf ediyorum, hiç fark etmedim bile kullandığını. Kendimize göre bir oturma planı kurup triomuza yakışır bir üçgen halini aldıktan sonra beslenme saatine başladık ve çok geçmeden tamamladık. Yemeğin ardından konu biraz geçmişe, biraz bugüne değinip geçti. Bir aralık Zeze Angel ve bana değnekle değip geçecek sandım ama neyse ki ucuz atlattık. " Adam haklı beyler " diyorum, başka da birşey demiyorum.

Bir zaman sonra baktık ki iyice yerleşmişiz, daha fazla vakit kaybetmeden kalkalım dedik. Ada'da gidilecek yol uzun ne de olsa. İstikamet Reşat Nuri Güntekin'in konağı ve su alabileceğimiz bir bakkaldı. Bakkal deyince bir garip oldum. Marketler ne zaman ele geçirdi bizi? Neyse. Yollara düşünce yine bir şarkı söyleme aşkına tutulduk. Cici Kızlar tadında adayı inlettik bol bol sizin anlayacağınız. Kimsenin bizi duyamayacağı kestirme bir yola girdik derken arkamızdan gelen bir turist grubu sayesinde hayallerimiz suya düştü lakin hiç şikayet etmedik vaziyetten ötürü. Zira aralarında biri vardı ki... " Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, kelimelerinse kifayetsiz olduğunu bu derde düşmeden önce " diyorum sadece.

Bir aralık bir iki sene evvel bütün parklarda türeyen şu rengarenk boyalı spor aletlerinin olduğu yerlerden birine denk geldik. Zeze ve ben fırsattan istifade aralarından birine tırmanıp havalı hareketlerle kullanmaya başladık. Niye o şekilde davrandığımızı hala çözebilmiş değiliz yalnız. Bir bilene sormak niyetindeyiz. Öyle ya da böyle, şu veya bu şekilde, bir bakkal bulduk. Tabii burada Ada'nın neredeyse bütün yollarını ezberleyen bendenizin katkıları büyüktür. Bunu da söylemeden geçmeyeyim dedim. Niyeyse artık.

Sıvı tüketimine bir süre devam edebileceğimiz derecede içecek edindikten sonra yeniden yollara düştük ve Reşat Nuri Güntekin'in evinin önünde durduk. Zira kapısının önünde çekilmiş bir karem olsun istedim. " Dudaktan Kalbe " adlı eseri ile farklı bir yeri var bende ne de olsa. Fakat bu kapalı kapılar olayı bize yeterli gelmedi. Bahçesinin manzarasının muhteşem olduğunu görünce mantık denen şey uçtu gitti ve kaçaklar gibi duvarı aşıp tam ortasına daldık.

To be continued...

Dipnot: Fotoğraflar Angel'a aittir. Arigatou gozaimasu diyorum kendisine buradan.

1 yorum:

  1. :)) bu kadar mütevazı olma cnm alıklık nerde sen nerde heyheyyy! sendeki insanlık da bende yok diyomuşum ahha :p bu arada dün de çok güzel bi gezi yaptım bennnnnn lisen arkadaşalrla bu sefer denizler gökyüzü sen ve ben son defa tadındaydı esenköye gittik 2 yıldır ilk kez denize girdimm :D

    YanıtlaSil