19 Eylül 2010 Pazar

Daha iyisini hissedene kadar yok böyle bir mutluluk!


Beni kitap raflarının arasına koyun ve orada öylece bırakın. Bir birini bir ötekini ellerimin arasına alıp gözlerimle seveyim. Bırakın, ömrümü onların arasında geçireyim.

Evet. Tahmin edebileceğiniz üzre bir krizin tam ortasına düştüm. D&R a gittim bugün ve önceleri olduğu gibi yine kendimi kaybettim. Varımı kitaplara verdim; yoğumu da vermeye hazırdım lakin ödeme biçimi olarak kabul etmeyeceklerini düşününce vazgeçtim.

Kaç gündür evvelce hazırladığım kitap listesinden hangilerini edineceğime karar vermeye çalışıyordum. Amma ve lakin ani bir karar ile, daha doğrusu binlerce eserin arasına düşünce feleğimi şaşırdığımdan sebep, liste dışına çıkmaya niyetlendim. Alışveriş öncesi almakta ısrarcı olduğum tek kitap Reşat Nuri Güntekin - Dudaktan Kalbe idi. Elime aldığım ilk şey o oldu haliyle. " Neden bilmem, Türk Klasikleri arasında kanımın en fazla kaynadığı karakter kitapta adı geçen Hüseyin Kenan Gün olmuştur... " diye başladım ama devam etmeyeceğim bu sefer. Hadi yine iyisiniz. Bu seferlik kalemimden - bilgisayar tuşlarından demek işi bozuyor - kurtuldunuz.

Bir içeriye girişimi bir de kasaya gidişimi hatırlıyorum. Kitap seçme sürecim bulutların üzerinde gezinen bir insan halinde geçti. En son fazla olacak diye yerine bıraktığım Refik Halid Karay - Kadınlar Tekkesi' ni yeniden almak için kasadan raflara doğru bir koşu kopardığımda mutluluğun tanımını görsel olarak yaparak tamamlamış oldum.

Güne dair tek teessüfüm Halide Edib Adıvar' ın onca eseri arasında almak istediğim Son Eseri' nin bulunmayışı üzerinedir. Herşeyi buldum da bir onu bulamadım arkadaş!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder