13 Eylül 2010 Pazartesi

Here comes Merlin/ So does Bradley James!


Arthur: Describe dollop-head.
Merlin: In two words?
Arthur: Yeah.
Merlin: Prince Arthur.

" Merlin geri döndü! " diyerekten çığlıklar atmak istiyorum ama apartman sakinlerini bugünlerde yeterince rahatsız ettiğimi düşünerek geri adım atıyorum. Cnbc-e nin hemen her gün bir bölümünü yayınlamasına rağmen diziyi geç keşfeden biri olarak iki sezonu yaklaşık bir hafta içerisinde - iki de olabilir; hafızama tam manasıyla güvenemiyorum - hatmettikten sonra aylarca bugünün gelmesini bekledim. Niçin mi?

Her şeyden önce Bradley James' in lezzetli İngiliz aksanının ve bir o kadar leziz mavi gözlerinin tadını yeniden alabilmek için sabırsızlanıyordum. Farkındayım, biraz ergen işi oldu ama ben " Yiğidi öldür, hakkını yeme " atasözünden yola çıkarak yazdım bunları. Hala yirmili yaşların olgunluğunu yaşayan bir gencim yani. Yersen.

Bir başka neden de... Aslında diğerlerini yazmasam da olur. En belirleyici sebebi belirttim zaten. İşin esprisi bir yana eğer diziden hoşnut kalmasaydım vaktiyle günde üç öğün izliyor olmazdım. Velhasılıkelam, vakit dizinin hiçbir zaman değişmeyen giriş cümleleri ile ortalıklarda gezinme vaktidir:

" In a land of myth, and a time of magic, the destiny of a great kingdom rests on the shoulders of a young boy. His name...Merlin. "

Hamiş: Yazının girişinde minik bir kuplesini sergilediğim Arthur vs. Merlin muhabbetleri ile katıla katıla gülmeyi özlemişim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder