21 Kasım 2011 Pazartesi

Onur Ataoğlu - Japon Ne Yapmış


Onur Ataoğlu'nun Tokyo Büyükelçiliği Ekonomi Müşavirliği'ne tayin edildiği 2002 yılı sonları meğer bizim için bir dönüm noktası, bir çağ atlaması, bir milat niteliği taşıyormuş da haberimiz yokmuş. Tamam, birazcık abartmış olabilirim ama en azından bi kutlama yapmak lazım her sene yirmi birinci yüzyılın Evliya Çelebisi olma yolunda ilerleyen yazarı bizlere tanıtan yolun ilk adımı oluşundan ötürü. 

Okurken " Sana bitme demeyeceğim ama bitme iki yüz yirmi üç sayfa " diye çokça çığırdığım fakat aksi yönde bir tutum geliştirerek ( kendime rağmen ) üç günde tamamladığım bir eserden bahsedeceğim sizlere: Japon Ne Yapmış. Muhteşem üçlü diye adlandırdığım şeyden ötürü, diğer bir deyişle iflah olmaz bir çekikgöz sempatizanı, Japon kültürüne meraklı bir insan evladı ve kitabın yazarının hayranı olduğum için bu işe soyunmadan evvel taraflı davranmayacağıma dair and içtim elimi Japon Ne Yapmış'ın üzerine basıp. Baştan kaybedilmiş bir savaş gibi görünse de henüz umut var. İçiniz rahat olsun. 

Seri olma yolunda ikinci adımını atmış bir sürecin ilk kitabı Japon Yapmış yazarın Biyoloji, Sanat, Felsefe, Tarih, Coğrafya, İnanç vb. başlıkların Japon türevlerini mercek altına aldığı bir eser bana göre. Japon Ne Yapmış'ta ise Onur Ataoğlu'nun mikroskobun objektiflerini zaman zaman x40 büyütmeli çoğu zaman ise kişisel deneyimlerini preparata damlatarak x100 büyütmeli kullandığı yazılardan mürekkep gündelik hayat mevcut. Yazarın Japonya'da zaman akıp giderken yaşadıkları bir nevi immersiyon yağı görevi görüyor sizin anlayacağınız. 

Yazının başında dönüm noktası olarak 2002 yılını göstermiştim lakin 1998 yılında geçen bir Hachiko mevzusu var ki kimilerine göre asıl dönüm noktası olarak kabul edilebilir. Burada dile getirmeyeceğim. Japon kültürüne yakışır bir gizem olduğunu söyleyebilirim sadece. Merak edenler kitabı okuyup öğrenebilirler. Onur Ataoğlu " Hachiko'dan çıktım yola, selam verdim sağa sola " tarzı bir gidişat tutturarak epey konuya değinmiş. Okurken bir nevi kulak misafiri gibi hissettim kendimi. Hani olayın içerisinde değilsinizdir aslında lakin işittiklerinizle hayali olarak vücut bulursunuz ya tam ortasında aynen öyle. Gerçi bu durumda göz misafiri oluyorum okuma yaptığım için ya neyse.

" Yazar iki yüz yirmi üç sayfaya neler sığdırmış? " diye soranlara cevabımdır şimdiki paragraf. Japonya'da yabancı olmanın ne demek olduğunu, Advanced seviyesinde hatta bunu TOEFL ile desteklemiş bir İngilizceye sahip olmanın dahi Japonlarla anlaşmak için yeterli gelmeyeceğini, herkesin yiyebileceği lezzetlerden tutun da tatmanın dahi büyük cesaret gerektirdiği hatta başaranların madalya ile ödüllendirildiği tatları içeren Japon mutfağını, kimi zaman insanı dehşete düşüren kimi zaman ise " Acaba yanlış birşey mi yaptım? " vb. şekillerde düşünmesine neden olabilen Japon ünlemlerini ( En çok güldüğüm yazılardan biriydi. Dublajdan sorumlu goril mevzusunu okurken içtiğim çayı yüz seksen derecelik bir açı ile etrafa saçtığımı hiç unutmayacağım ), yazarın deyişiyle " arkasında ' tek rakibim Japon Havayolları ' yazan " shinkansenleri, bir an için Mikrobiyoloji dersi aldığımı düşünmeme neden olan Japon içki kültürünü, yazarın oto popo yıkayıcıları adını verdiği washleti, yine yazarın matsuride son nokta olarak adlandırdığı kanamara matsuriyi ( Benim için uç nokta oldu bu bölüm ) ve daha bir sürü şeyi fahri olarak gözlemlemeniz mümkün.

Okuma sürecinde en çok ihtiyaç duyduğum şey görsel malzeme oldu. Elimin altında Japonya'ya ve Japon kültürüne ait epey fotoğraf mevcut olduğu için söz gelimi etrafı sakuralarla çevrili bir yol veya Zen bahçeleri denildiğinde zihnimde rahatça canlandırabildim bahsi geçenleri ama Japon mutfağına dair tattığım tek ürün takoyaki olduğu için diğerlerini araştırmam gerekti. Bu ve bunun gibi başka şeyler var. Lakin ne demişler? Her şeyi devletten beklememek lazım. Araştırmacı olmak lazım. Herhangi bir arama motorunu kullanarak okuduklarımızı görselleştirme yoluna gidip onları daha kalıcı hale getirmemiz lazım.


Şunu belirtmekte fayda var: Kitaba el atmadan önce sahip olduğunuz tüm değerleri üzerinizden atmanız çok önemli. Çıplak bir ruhla Japon kültürünü özümsemeye çalışmak olaya bir Japon seviyesinde hakim olmanızı sağlamaz belki ama algı seviyenize epey kademe atlatmanızı sağlayacağından şüphem yok. Hazır tavsiyede bulunmuşken birkaç şey daha ekleyeyim. Kitap okurken fonda müzik olmasından keyif alan okuyuculardansanız Wikipedia'nın " Japanese instrumental rock band " olarak tanımladığı MONO grubunun Hymn to the Immortal Wind albümünü dinleyin derim. Eğer kıpır kıpır birşeyler isterse canınız Güney Koreli grup BIGBANG'in bir kısmı Japonca seslendirilmiş parçalardan oluşan albümü BIGBANG2 tavsiyemdir. Onur Ataoğlu'nun nüktedanlığı kalemine mizahi üslup olarak yansıdığı için satırlararası yolculuğa çıktığınızda yanınıza içecek almamanızı, aldıysanız bir paragraf bir yudum şeklinde giden bir yöntem geliştirmenizi öneririm. Yaseminli yeşil çayı etrafa saçmıştım da hani oradan biliyorum. Kitap ayracınız da Japonya ile alakalı oldu mu lezzet üç misline çıkıyor hele ki katıldığınız turizm fuarındaki Japonya standında görevli beyefendi tarafından elinize verilmişse. 


Tüm malzemeler hazırsa keyifli olduğu kadar bilgilendirici bir yolculuğa uygun şartlar sağlanmış demektir. Bana düşen rehber Onur Ataoğlu önderliğinde gerçekleşecek olan fahri Japonya gezinizde size iyi eğlenceler dilemek ve en kısa zamanda gerçeğini de yaşama/m/n/ızı temenni etmektir. 


Keyifli okumalar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder