16 Şubat 2012 Perşembe

Kitap okurken ortama giren davetsiz misafir eşek arısı olursa...

credits: www.resimyukle.com

Şimdi ben bilmem kaçıncı kez Dudaktan Kalbe'yi okuyorum ya aklıma geçen yaz yaşadığım bir olay geldi. Yazacaklarımın okuduğum romanla alakası yok aslında ama Bozyaka tasvirleri beni gayriihtiyarî başka diyarlara sevkedince böyle bir durum ortaya çıktı. Efenim, lafı fazla uzatmadan mevzuya gireyim ben.

Günlerden bir gün evde oturmuş tarih dergimi okurken pencereyi aşıp üstüne bir de perdeyle mücadele edip içeriye sızan güneşin ayartmaları sonucu dışarı çıkmaya karar verdim. Örtü, yastık, kitap ve müzikçalar niyetine kullandığım telefonumu kaptığım gibi kapağı terasa attım. Hava güzel, ortam güzel. Arkam alabildiğine yeşil, önüm de öyle; bir yerden sonra sonsuz mavi başlıyor. Velhasılıkelam, bugünlerde dört duvar arasında kitap okurken özlem duyduğum bir mekanın orta yerindeyim. Kendi çapımda konforumu sağlayıp kulaklarıma şarkı verdikten sonra okuma yapmaya hazırdım. Birkaç dakika sonra gözlerimi bazen sayfalara bazen de manzaraya diktiğim bir hale büründüm. Gelin görün ki iş böyle gitmedi. Bir aralık bakışlarımı manzaraya dikmek için kitaptan kaldırdığımda önümde dolanan eşek arısı ile gözgöze geldim. Aslında zarar vermeye meyilli değildir kendisi ama böcek bu ya ne zaman ne yapacağı belli mi olur diyerekten aldı mı beni bir ürperti! Belki kötü gününde çatmışımdır kendisine. Belki liderlik kapışmasından yenik çıkmıştır, sinirlidir, hıncını çıkaracağı birini arıyordur. Olamaz mı? Olabilir. Ben de eşek arısı sokmasına karşı alerjim olup olmadığını öğrenmeye can attığım bir ruh hali içerisinde değildim zaten. Aramızda kaçan kovalanır tarzı bir ilişki oluşmasını da istemiyordum. Zaten terasa eski tahta bir merdiven yoluyla çıktığım için kaçabileceğim yer de yoktu açıkçası. Kanatlı bir böcek tarafından kovalanırken terasta üç yüz altmış derecelik maraton koşusu yapmanın bir manası olmadığını bildiğimden olduğum yere çakılıp kaldım. Heyecanımı bastırmaya çalışarak eşek arısının benden sıkılacağı anı beklemeye koyuldum. Beni sokmaya değer bulmamış olacak ki kısa bir süre sonra başka diyarlara doğru uçup gitti. Ben de ardından pılımı pırtımı toplayıp kendimi eve attım. Güneşe sırtımı dönüp oturdum ve göz rahatlığı ile olmasa da gönül rahatlığı ile kaldığım yerden romanı okumaya devam ettim. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder