14 Ağustos 2012 Salı

Böyle başlık atacağım gün de gelecekmiş meğer diyerekten: Mim - Tuhaf Sorular


Bim bam bom! Çok şükür dostlar! Benim de artık cevap vereceğim bir mim var. Sevincimi Bridal Mask dramasındaki Lee Kang To karakterinin yardımıyla dile getirdim. Gerçeğe en yakını buydu.

Efenim, bana bu mimi paslayan Bir Delinin Hayal Dünyası na teşekkürlerden iki buket gönderiyorum. Zira bu benim ilk mimim. Neyse. Lafı Kaçkar Dağları'nın etrafında dolandırmadan konuya gireyim. Velhasılıkelam, kemerlerinizi bağlayın. Uçuşa geçiyoruz.

#Çaresi bulunmayan bir hastalığa yakalandınız ve bunun sonucunda yaklaşık bir yıllık ömrünüzün kaldığını öğrendiniz. Kalan bir yılınızda ne yapardınız?


İlk mimin ilk sorusu böyle mi olmalıydı he?! Neyse ki mimi hazırlayan kişi soruya " şimdi " sözcüğünü eklememiş. Doksan dokuz yaşındayken çaresi bulunamayan bir hastalığa yakalanacaksam sorun etmem herhalde. Yuvarlak hesap yüz yıl yaşamış olurum kalan bir yıl ile birlikte. Daha ne olsun! Ama derseniz ki o soruda gizlenmiş bir şimdiki zaman anlamı var, o zaman iş değişir. Allah korusun diyerekten aklıma ilk geleni yazayım: Hiç vakit kaybetmeden pasaport işlemlerine başlarım. Tamamlanınca da pılımı pırtımı toplayıp Japonya'ya giderim. Ölmeden önce Kintai Köprüsü'nden geçmezsem, Fuji Dağı'na tırmanmazsam,  bahar mevsiminde sakuraları seyrederek gözlerimi şenlendirmezsem vb. gözüm arkada kalır. 

Japonya'ya yerleşip ara sıra Güney Kore'ye geçmemek olmaz. SS501 üyelerine bana özel bir konser vermeleri için ricada bulunmamak hiç olmaz. Onlar da taş kalpli değiller ya elbet kabul ederler. 

#Fobileriniz, takıntılarınız var mı? Varsa nelerdir?

Fobi mi? Korku filmleri fobiden sayılıyor mu? Gerek seyrederken gerekse seyrettikten sonra uzun soluklu bir kalp çarpıntısı meydana getiriyorlar bende çoğunlukla. Gündelik hayatımı değil de geceleri hayatımı etkiledikleri bir gerçek. Hemen şuracıkta bir anımı paylaşayım. Yıl 2005. Halka filmini izlemişim sinemanın gece - hangi akla hizmetle seçtiysek o zamanı arkadaşımla - seansında. Samara etkisi fazlasıyla mevcut üzerimde. Odada yalnız yatıyorum üstelik. Yatıyorum mu dedim? Yatamıyorum olacaktı o. Sırtımı kapıya dönmeye dahi cesaret edemedim. Yatağım duvarın dibinde olduğu için sırtımı duvara verip zaman zaman kapıyı gözleyerek uykuya güç bela daldım. Bu saatte yazınca bir ürperti geldi bana bak şimdi. Brrrr!

Düşünüyorum düşünüyorum lakin takıntı boyutunda birşey bulamıyorum kendimde. Düzen meraklısı oluşum girebilir belki bu kategoriye. Dağınıklığı sevmem. He! Çekikgöz takıntım var bir de. O sayılır mı dersiniz? :P

#Bir sabah kalktınız ve dünyada hiçbir insanın kalmadığını öğrendiniz. Ne yapardınız?

Bir nevi Will Smith'in rol aldığı I'm Legend durumu diyorsunuz. Eğer filmdeki gibi mutasyonun dibine vurmuş yaratıklar yoksa gezegenimizde sorun etmem pek. Kimse olmadığı için benden başka her şeyi öğrenmem gerekir ki bu da beni çok yönlülükte tavan yapmış biri haline getirir. Daha n'olsun? Kitaplar olsun. Yeter bana. Yalnız hazırlıklı olmak lazım hakikaten. Ben gideyim de bağ bahçe işlerini öğreneyim biraz. Beslenme öncelikli. Görüyorsunuz değil mi? Nasıl da gözden çıkardım Dünya üzerinde yaşayan tüm insanları.


#Dünyayı dolaşmak isteseydiniz, ilk hangi ülkeden başlardınız? Ve neden?

Cevap veriyorum: Türkiye! Medeniyetlerin beşiği diye boşuna dememişler değil mi? Zamanın farklı dilimlerine yayılmış kültürlerin ve geride bıraktıklarının pek cömert olduğu ülkemiz ilk hedefim olur. Hatta önceliği Karadeniz Bölgesi'ne veririm. Ne var yani? Memleketimin yer aldığı topraklara kıyak geçemez miyim? 


#İtiraf edin, prens/prensese dönüşür tesellisiyle, kaç kurbağayı öptünüz?


photo credits: 1resimler.com

Masal aleminde yaşamıyoruz a dostlar! Kurbağa öpmek de neyin nesi? Bakın şu yüklediğim fotoğrafa. Kurbağanın kendisi bile türünün bir başka üyesine böyle davranırken benim kurbağa öpmem mümkün mü? Prensi geçtim Johnny Depp olacağını bilsem gene öpmem. Bir dakika! Johnny Depp olacaksa belki, ne bileyim, yani aslında olmayacak birşey de değil... diyeceğim ama içim elvermiyor. Önce kimliğini gösterecek o kurbağa. Yüzde yüz garanti isterim.


#En son yaşadığınız küçük düşürücü, unutamadığınız bir olay?

En son yaşadığım küçük düşürücü olayı hatırlamıyorum. Onun yerine ilkokuldan kalma bir anımı anlatayım. Beden dersindeyiz. Tek sıra halinde dizilmişiz. Sırası gelen önündeki topa vurup gol atmaya çalışıyor sınıf arkadaşımızın koruduğu kaleye. Mevsim sıcak bir zamanı gösteriyor olsa gerek ki açık ayakkabı giymişim o gün. Beden dersinde açık ayakkabı, evet. Hem de tabanı patinaj yapmaya elverişli cinsten. Gerisini anlatmama gerek yok sanırım. Anlamışsınızdır üç aşağı beş yukarı. Velhasılıkelam, kaleye top yerine bizzat kendim girdim. Hem de olabilecek en rezil vaziyette: Kalecinin ayaklarının dibine düşerek. Allahım! Bunu niye anlattım ki ben?!


#Asla yanınızdan ayırmadığınız üç şey?

Giysilerim! Iykk! İğrenç bir espriydi. Kabul ediyorum. Cüzdan, cep telefonu, ıslak ve kuru cinsinden mendil. Olağan şeyler. Kitap taşırdım bir dönem. Artık taşımıyorum. Bunun sebebi de internet yoluyla aldığım Yaban Koyununun İzinde isimli eserin bir D&R mağazına girerken sensörün ötmesine sebep olmasıdır. Aa! Bir önceki soruya bunu yazabilirmişim aslında. Kelimenin tam mecazi manasıyla yerin dibine geçmiştim. Paranla rezil olursun ya aynen o şekil. 


#Hayatınızın bir kitap/film olmasını isteseydiniz, hangi kitap/film olurdunuz?

Mimin en zor sorusu bu bence. En sevdiğim film ya da kitap sorulsa cevabım hazır da aksi gibi içerdikleri karakterlerden biri olmak istemezdim elimde yaşayabileceğim tek hayat olduğunu göz önünde bulundurarak. Düşünelim bakalım. 


Kitap yönünden cevaplamak gerekirse Alacakaranlık serisi olsun isterdim. Durun! Ok işaretini yukarıya sürüklemeyin! Şaka yaptım. Hakikaten şaka yaptım yalnız. Tüm ciddiyetimle yanıtlıyorum: Jane Austen'in İkna romanındaki Anne Elliot kader çizgisine sahip olmak isterdim. Yoksa siz okumadınız mı daha?

Film yönünden cevaplamak gerekirse Hanamizuki senaryosu gibi olmasını tercih ederdim hayatımın. Dikkatimi çeken birşey var yalnız. İlla ki trajedi girecek araya her türlü. 

#En yakın arkadaşınızın bir uzaylı olduğunu ve sizi ilk denek olarak, kendi gezegenine götüreceğini öğrendiğinizde ne yapardınız?

Sen git senelerce gerçek kimliğini benden gizle sonra da gel benden denek olmamı iste. Yok öyle yağma. Güvenimi kaybeden insana, pardon uzaylıya kendimi denek olarak sunmam mümkün değil. Uzay mekiği ile bir iki tur atmaktan öteye gitmez o iş. He! Uzaylı dediğiniz arkadaşım değil de Kim Hyun Joong ( Hey Triple S! Anladınız siz ) olsaydı seve seve giderdim peşinden. O ayrı. Kimliğini gizlemiyor zaten. Hayranlarına dünyalılar diye hitap eden birinden bahsediyoruz burada nihayetinde. 


#İsviçreli bilim adamları görünmezlik hapını buldu ve siz bu hapı deneyen ilk kişisiniz. Hapı kullandıktan sonra yapacağınız şey nedir?

Aklıma gelen ilk şeyi buraya yazmamayı uygun buldum fakat bu cümleyi yazmakta sakınca görmedim. Onun dışında beleşçi olur çıkarım bildiğin. Müzeler, sergiler, konserler, seyahatler; her şey ücretsiz. Oh mis!


                                                                 ******
Eh! Artık ben de blog sahibi biri olarak hiç mimlenmedim demem bu yazıdan sonra. Keyifle cevapladım soruları. Umarım okurken siz de keyif alırsınız. Mimi O zaman... allons-y!* nin keyfine bırakarak huzurlarınızdan ayrılıyorum.

Sevgiler.


2 yorum:

  1. İlkokulda ki olayına çok güldüm ya. Kötü olmuş harbiden. :D
    Vee Kim Hyun Joong gelecek benimle uzaya gitmeyi teklif edecek? Yaşadım o zaman ben. :D Anlıyorum seni. :D
    Eğlenceli bir mimdi gerçekten, tebrik ederim. :D Daha fazla mı vermek lazım ne,okuması da yazması kadar hoş oluyor. :P

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler ^^ Mimi kim hazırladıysa soruları iyi seçmiş. Ona da teşekkür edeyim yeri gelmişken XD Ortaya böyle eğlenceli cevaplar çıkabildi sayesinde. Başka mimler de böyle olursa yazması da okuması da keyifli olur ^^

    YanıtlaSil