22 Ağustos 2012 Çarşamba

Büyükada çıkartması vol. ?? ( birinci bölüm )


2012 yılı kapılarını üzerime kapatmadan Büyükada'ya gideceğime olan inancımın yok olmaya yüz tuttuğu şu günlerde Angel'ın ansızın devreye girmesiyle bayramın ikinci günü kendimi Kabataş vapur iskelesinde buldum. Hemen mevzuya girdim diye gözleriniz yaşarmasın çünkü biraz başa sarmaya karar verdim filmi tam da şu an. 


Gezinin bir gün öncesinde Angel ile yoğun bir haberleşme ağı kurup sabah dokuza çeyrek kala her zamanki mekanımızda - bi havası yok, bildiğin metrobüs durağı - buluşmaya karar verdik. Geçmişi göz önünde bulundurarak kendisine minik bir ricada bile bulundum geç kalmaması için. Gelin görün ki geç kalan ben oldum. Hem de iki saat! Şuraya yazarken bile toprak bulup kafamı içine gömesim geliyor devekuşu misali. O derece utanç vericiydi.

 
Saatler onu gösterirken ev telefonunun sesine uyandım. Birinin beni sorduğunu anladım konuşmalardan lakin o kadar. Jeton dört köşeliden de betermiş ki zamanı kontrol etmek aklıma bile gelmedi. Ta ki kardeşim arayan kişinin Angel olduğunu söyleyip telefonu bana uzatana dek...O an içine düştüğüm ateşi nasıl ifade edebilirim ki? Yaşayan bilir. Tutuştum bildiğin baştan ayağa. Bir yandan Angel ile konuşurken diğer yandan zihinden hesap yapıyordum kaç dakikada durağa ulaşabileceğime dair. Arkadaşım zaten bir saatten uzun bir süredir metrobüsler arası gelgit yaparken bir o kadar daha beklemesi gerektiğini söylemek hiç içimden gelmiyordu. Neyse ki kendisi her şeye rağmen Ada'ya gitmeyi kafasına koymuş. Ekmeğime tereyağı sürmüş oldu. Yanık ekmeğime... Bu arada ev telefonumu ele geçirme esnasında dört bir koldan ortak arkadaşlarımıza saldırdığını öğrenince kıkırdamadan duramadım. Aralarında telaşa düşenler varsa ( bkz. Özgecan ) özürlerden bir demet gönderiyorum. 

Angel'ın kedi aşkının depreştiği anlardan biri

Efenim, zorlu bir sürecin ardından koşturma ile yürüme arasındaki ince çizgiyi tutturmaya çalışarak metrobüs durağına ulaştığımda saat on bire geliyordu. Ufukta Angel görününce bende bi yerin dibine geçme isteği uyandı o anda. Ada aşkı daha ağır basmasa tabanları yağlayacaktım belki de eve doğru. Utanç hissini yüreğimde taşırken bir civarında kalkacak olan vapura yetişmek için Kabataş'a doğru yol aldık. Baktık ki açlıktan kıyıda köşede bayılma ihtimalimiz yüksek, e zamanımız da bol, rotayı Taksim yönüne çevirdik. 

Arkası yarın.

6 yorum:

  1. eyvahh :)) maceralı bir başlangıç yapmışsın :))

    YanıtlaSil
  2. Maalesef öyle oldu. Hala utanıyorum desem? o.O

    YanıtlaSil
  3. bana sevdiğim bi arkadaşım yapsa hiç kızmam insanlık hali :) senı bildikten sonra sıkma tatlı canını.

    YanıtlaSil
  4. Beni bildiği için telaşa düşmüş. Yoksa tek kelimesi olmadı kendisini beklettiğime dair (: Neyse. Bundan sonra daha dikkatli olacağım. Teşekkürler (:

    YanıtlaSil
  5. O zaman buraya şöyle bir not düşeyim: Okuyanlar belki takma isim olarak Angel'ı kullandığımı sanacaklar ama ben sana normalde de böyle hitap ediyor olduğuma göre var bir sebebi :D

    YanıtlaSil