21 Şubat 2013 Perşembe

Bir sergi gördüm sanki: Nâzım 111 yaşında - Alnımın Çizgilerindesin Memleketim



Evvelce gittiğim " Bir Fotoğraf Camı " - Çektiği ve Çekemediği Fotoğraflarıyla Sabahattin Ali sergisinden birkaç kare paylaştığım blog yazısında Özgecan için şöyle demişim: Orada bulunma nedenimin yüzde altmışlık payının sahibi olan kişiydi ne de olsa. Dün gittiğim sergilerden birinde de Özgecan'ın payı büyüktü fakat haberi yoktu. Şairin hayranı olmasına rağmen kendisi Ankara'da yaşadığından katılması mümkün değildi. Ben de kendim için sergiye gideceğim gün arkadaşımı mutlu edebilmek adına ekstradan bir de Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde düzenlenen “Alnımın Çizgilerindesin Memleketim” - Nâzım Hikmet’in Yolculuk Fotoğrafları Sergisi'ne gittim. Şimdi omuzlardan ayak uçlarına değin sızım sızım sızlıyor olsa da bedenim iyi ki gitmişim diyorum.


Daha önce de belirtmiştim. Şiirle kafam pek hoş değil. Önüme düşmediği sürece okumam kolay kolay. Bazen gözümün önünde olsa dahi okumam. Haliyle şairler hakkında pek bilgi sahibi değilim. Yazarlar konusunda da durum vahim ya neyse. Özgecanım ise, aksine, şiirle yatıp şiirle kalkan güruhtan. En sevdiği şairin Nâzım Hikmet olduğunu odasında dizili kitaplardan anlamıştım vaktiyle. O zaman seriyi tamamlamamıştı. Şimdi tüm eserleri elinde ama her sene yeni kitaplar çıkıyor Nâzım Hikmet'e dair. Bitmez o koleksiyon. Ben diyeyim sana Özgeeeeeeeee!

Nâzım Hikmet yarı kundak içinde

Yanlış hatırlamıyorsam ilk defa bir sergiye tek başıma gittim. Hey! Tek başıma gittim diyorum. Nerede alkışlar? Şaka şaka. Çekingenim diyorum her yerde ama o kadar da değil. Kendimi dizi ve filmlerdeki sahnelerden birinde bulmadım desem yalan olur yalnız gittiğimden ötürü. Hani ana karakter yerinde sabit dururken etrafında bir akış mevcuttur ya, heh, işte o. Ben hem ne var ne yok fotoğraflama hem de her birine göz gezdirme derdine düşmüşken milletin on dakikada sergiyi gezmesi sonucu böyle bir görüntü meydana geldi. Yapmayın gençler. Sergi tek kattan ibaret diye on dakikada gezilecek kadar minik değil ya!

Koktebel'de ( Kırım 1961 )

Serginin adı üzerinde: Nâzım Hikmet’in Yolculuk Fotoğrafları. En bolundan fotoğraf içeriyor haliyle. Şairin yaşadığı dönemde yayınlanmış eserlerinden örnekler, sesinden plaklar, makara kutular, yer aldığı yabancı gazete küpürleri vs. ile çeşitlendirme yoluna gidilmiş. Tüm bunları incelerken fonda şairin ses kayıtlarının çalması sergiyi daha etkileyici hale getirmiş. Bir de kaç dakika olduğunu hatırlamadığım video kaydı var ki onu seyrettiğim anlar en rahat olduğum dakikalara denk düşer. Oturdum sıraya. Oh mis.


Jak İhmalyan ile

Fotoğrafın üzerinde " Canım kardeşim, hep böyle keyifli olalım. Neşe kavganın musikisidir. Nâzım, 1958, Varşova " yazıyor. Okuyamayanlarınız varsa diye şeettim. Peki kim bu Jak İhmalyan diye soracak olursanız ben de bilmiyom Cevdet, ben de bilmiyom derim. Vikipedide Türk Ermenilerinden bir ressam olarak tanıtılmış. Fazlası için bkz. Google. Her şeyi de buraya yazamam değil mi?


Burada Japon Yapmış ve Japon Ne Yapmış kitaplarının yazarı Onur Ataoğlu gibi fotoğrafa dıklayın, büyüsün demek istiyorum. Ben dahi hamsi gözlerimle başaramazken şiiri bu haliyle okuyabilenin gözlerinden öperim. He! Onur Ataoğlu demişken, üçüncü kitabın çıkmasını mevsimlerdir beklediğimi de eklemek istiyorum. Kök saldım, ağaç oldum, meyve verdim. Yaşlanıp kurumadan evvel çıksa çok memnun olacağım. Öhöm! Sizce de sergiden çok başka şeylerden dem vuruyormuşum gibi gelmiyor mu?


Sol üst köşedeki fotoğraf bilgisinde Doğu Almanya ( Leipzig olmalı ) diyor. Yanındaki fotoğraf yığınına dair bir not yok elimde maalesef. Sol alt köşede ise eşi Vera Tulyakova'nın Nâzım Hikmet'e verdiği fotoğrafın arkasına şairin yazdığı şiirin tarihini sorduğu yazı ve şiirin kendisi var. Fotoğrafa tıklayıp esas boyutuna getirirseniz rahatça okuyabilirsiniz. Yanında ise 1961 yılı Nisan ayında Paris'te çekilmiş bir kare yer alıyor. Şairin " Sen mutluluğun resmini yapabilir misin? " sorusunu yönelttiği Abidin Dino'nun da aralarında olduğu bir grup. Merak edenler için tekrar ediyorum. Fotoğrafa tıklayıp büyütürseniz isimleri görebilirsiniz. 


1959 yılında Moskova'daki evin muhtemelen balkonunda çekilmiş sol üst köşedeki fotoğraf. Bitişiğindekinin üzerinde, hadi sizi tıklama derdinden kurtarayım, şöyle yazıyor: Güllü hanıma, beni böyle görmek istedi hep, bense ancak boyalı fotoğraflarda böyle oldum. Sol alt köşedeki şairin Peredelkino'daki evinde çekilmiş. Tarihin 1954 olduğu tahmin ediliyor. Geriye kalan fotoğraf ise Nâzım Hikmet'in Moskova'daki mezarı. Seyrettiğim videoda mezar taşındaki figürün bir tablodan esinlenilerek yapıldığı, rüzgâra karşı yürüyen adam temalı olduğu söylendi. Ne yazık ki tablonun ismini ve kim tarafından yapıldığını hatırlamıyorum.


Nâzım Hikmet'in Vera Tulyakova'ya gönderdiği kartpostallardan biri yukarıda gördüğünüz. " Gittin, boşaldı Pırağ şehri. İçinden elini çekip çıkardığın bir eldiven gibi boşaldı. Söndü artık seni göstermeyen bir ayna gibi " diye yazıyor üzerinde. Orijinal halini bozmayayım diye aynen bıraktım şehir adını. Anlamışsınızdır neresi olduğunu siz.

Şairin yaşadığı dönemde basılan eserlerinden birkaçı

Bende fotoğraftan bol bir şey yok sergiye dair. Amma ve lakin yeterince abartmışken birkaç adım daha atmayayım ötelere doğru diyorum. Sergiyi gezerken mekanı arşınlayan güvenlik görevlisinin de beni kovalayacağını düşünüyordum kültür merkezinin ötelerine doğru ama neyse ki olmadı öyle. Paylaştıklarımdan fazlasını görmek isteyeniniz varsa sergiye buyurabilir. 28 Şubat'ta sonlanacağına göre hala vaktiniz var demektir. Benden bu kadar.

4 yorum:

  1. Ne güzel bir paylaşım bu böyle...

    YanıtlaSil
  2. Uzun süredir blog yazılarını girip okumadığım için yeni görüyorum bu yazını Esraaaaaaaaaaaaaaaaa! Bir kez de burdan teşekkür ediyorum sanal sergin için :)

    YanıtlaSil
  3. Ne demek efenim ^^ Benim için de ilginç bir deneyim oldu sayende (:

    YanıtlaSil