25 Mart 2013 Pazartesi

Song Joong Ki'nin oyunculuğuna cila çektiği yapım: Nice Guy ( 2012 )

Bu dizi ile ilgili bir yazı yazma konusunda öyle çok gelgit yaşadım ki papatya falı bakmama ramak kalmıştı. Çiçek verecek biri çıkmayınca heybemi sırtladığım gibi geldim buralara. Yayınlandığı dönemde arşivlemeye başlamış fakat yazımı okurken, hatta okumadan evvel farkedebileceğiniz X faktörüne rağmen seyretmemiştim Nice Guy'ı. Yakın zamana kadar istikrarlı gidiyordum. Ne zaman ki A Werewolf Boy'u seyrettim, o zaman üzerinde toz tabakası oluşan bu yapımın bana göz kırptığını farkettim. Velhasıl, işte geldim, buradayım. Vakit kaybetmeden heybemde neler olduğuna bakalım mı birlikte? Evet dediğinizi duyar gibiyim. Hayaller, hayaller...

Alemde Nice Guy olarak bilinen, benim kendisine Innocent Man'i daha çok yakıştırdığım, yine de ilkini kullanmayı seçtiğim,  romantizmle karışık dram yağışlı, yer yer afili entrika yüklü bir Güney Kore draması ile karşı karşıya kaldım bir süre. Ahım şahım bir yapım olduğunu söyleyemeyeceğim fakat Song Joong Ki, nam-ı diğer X faktörü, oyuncu adı altında parladığı için yirmi bölümü sürüncemede bırakmadan seyretmeyi başardım. Arada üç günlük mola verdiğim oldu fakat başka yapımlara göre devede kulak kaldığından önemi olmadığını düşünüyorum. Madem öyle niye yazdım? Ben de bilmiyom Cevdet, ben de bilmiyom yane

Şimdi ben bir insan yirmi sekizine basmış olsun da bu kadar tatlı olsun şeklinde bir tepki vereceğim, sizler de görmezlikten geleceksiniz. Anlaştık mı? Öhöm! Yirmi bölümden oluşması Joong Ki hayranları için iyi olsa da Nice Guy için öyle olmadı. Dizi aynı merkez etrafında döndü durdu. Beni de serseme çevirdi. Buna rağmen, ilginçtir, oflayıp poflamadan izledim. Hadi ama! Sebebini bir önceki paragrafta açıkladım zaten. Sürekli söyletmeyin. Öhöm! Sakinim. Tamam.

Sağdaki sahneyi çok hoş bulduğumdan ötürü ben çektim. Nice Guy'ın görüntü yönetmenini tebrik ediyorum buradan. Twitter'da dile getirmiştim diziyi bu yönden beğendiğimi ama kimseyi inandıramadım. Görsel deyince herkes Joong Ki olarak algıladı. Ben de pes ettim. Neyse. Konuya beş kala iyice saçmalamadan özüne ineyim dramanın. Nice Guy, aşık olduğu kadın uğruna geleceğini feda eden, karşılığında ihanet gören bir erkeğin intikamını ve kullandığı bu iki ucu keskin bıçak yüzünden ödediği bedeli anlatıyor diyebilir miyiz? Diyebiliriz bence. Yazının bundan sonraki kısmında ana çizgiden sapmamak dileklerimle üç ana karaktere geçiş yapıyorum o halde.

Kang Ma Roo... Diziye ismini veren karakter. Tıp öğrencisiyken sevdiği kızın işlediği cinayeti üzerine almak yoluyla seyirciye pes dedirten, hatta " Aklın başında mı senin? " ya da " Biri bu çocuğu iyice sarssın. Yirmi bölüm sonraki sonunu iyi görmüyorum " şeklinde tepkiler verdiren yavrumuzdur kendisi. Fedakarlığı(!) karşılığında eline geçen bir avuç ihanettir. Hapisten çıkınca hasta kız kardeşine bakma yükümlülüğünün sırtına yüklediği ağırlıkla jigololuk yapmaya başlar. Aa! Tam da şu an aklıma geldi. Rain de Sang Doo, Let's Go to School! dizisinde aynı nedenden ötürü jigololuk yapıyordu. Tamam, kaynatmıyorum ortalığı.

Nerede kalmıştık? Heh! Kang Ma Roo ihanetin etkisiyle bir taş kadar hisli hale geldiğinde bir zamanlar sevdiği kadının evlendiği adamın ilk eşinden olan kızının - zincirleme isim tamlaması az gelir buraya - uçuş esnasında rahatsızlanması sonucu yardımına koşar. Pardon, zoraki ötelenir olacak o. Üniversiteden atılmadan önceki süreçte öğrendikleri sayesinde müdahalede bulunacakken tüm şaşırma ünlemlerini kullanabileceğimiz bir biçimde uğruna hapse girdiği Han Jae Hee ile burun buruna gelir. O anlarda yaşadıkları sürtüşme... Bir dakika! Bu yolun sonunda dizinin finali görünüyor. Biriniz de demiyor ki n'apıyorsun sen diye? Kendimi kaptırmış anlatıyorum da anlatıyorum. Cıks!

Hemen toparlıyorum. Yukarıda bahsettiğim karşılaşma ve peşinden gelen bir dizi olay sonucu Kang Ma Roo İhanetin Bedeli adlı filmin çekimlerine başlar. Ödetme yöntemi ise Han Jae Hee'nin üvey kızı Seo Eun Gi'yi kendine aşık etme yolundan geçer. Eh! Buradan sonrasını da izleyerek öğrenin artık. Olmaz mı? 

Şimdiye kadar birkaç karede görmüş olduğunuz üzere Kang Ma Roo karakterini Song Joong Ki canlandırıyor. Doğrusu çehresinden bal damlayan birinin bu tiplemeyi beş yıldızlı bir canlandırma yoluyla seyirciye aktarması beni benden aldı. Mimiklerindeki ve bakışlarındaki ani duygu değişimleri ve bunlar arasındaki geçişler hala aklımdadır, etkileyiciliğini korumaktadır. Daha önce de belirttiğim gibi diziyi izlenebilir yapan en büyük etkenlerden biri aktörün sergilediği performanstır.

Şunu belirtmekte fayda var. Eğer Hakkı'nın hakkını Hakkı'ya tam olarak vermek istiyorsanız önce Sungkyunkwan Scandal'ı seyretmelisiniz. Aktörün dizide canlandırdığı karakter buradakiyle taban tabana zıt olduğundan oyunculuk namına neler yapabileceğini net bir biçimde gözlemlemiş olursunuz. Ben çenemi yerden topladım kaç defa. Ya! Minik bir itiraf niyetine şunu da yazayım: Uzun zaman sonra ilk defa bir karakter yüzünden - sondan bir önceki bölümdü galiba - kolayca gözyaşı döktüm. Hüngür hüngür ağlatan kim olacak acaba? Hadi bakalım.

Seo Eun Gi... Kızımızın başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir herhalde. Babası tarafından üvey evlat muamelesi görmek, aşık olduğu ilk adam tarafından kullanılmak, haf... Spoiler girmeyeyim değil mi? Başlarda asi, astığım astık kestiğim kestik, asabi, biraz da uyuz bir tipleme iken dizinin ikinci yarısı gözüyle baktığımız bir dönüm noktası itibariyle yüz seksen derece değişim geçiren bir karakterdir. Maa Roo'ya japon yapıştırıcı etkisiyle tutulması başına ne işler açtı ama deli gönlü bir türlü uslanmadı.

Moon Chae Won ile ilk karşılaşmamız Nice Guy vasıtasıyla oldu diye düşünürken bir de baktım ki Take Care of the Young Lady'de oynamış. Hafızaya gel, çay demle. Neyse. Az evvel belirttiğim gibi bir karakteri iki farklı biçimde seyirciye sunduğu için oyunculuğu hakkında fikir edinme şansına sahip oldum tek yapımla az biraz. Diğer diziden hatırladığım bir şey yok kendisine dair ya o bakımdan diyorum. Song Joong Ki ile kimyalarının fazlasıyla uyuşması dikkat çekici olduğu kadar güzel bir durumdu bence. Bu tip şeyler yapımların etkileyicilik derecesini arttırıyor ne de olsa.

Dizinin kötü kadını Han Jae Hee ile tanışmış bulunmaktasınız. Dikkat edin. Sizin de geleceğinizi karartmasın :P Gözünü yükselme hırsı bürüyünce tüm değerlerini kaldırıp çöpe atan sonra da gidip çöplükte tekrar tekrar arayan bir karakter olduğunu söyleyebilirim. Rolü canlandıran Park Si Yeon işini layığıyla yapmasının yanında İngilizce telaffuzu düzgün bir Koreli olmasıyla da dikkatleri üzerine çekmiştir. My Girl dizisiyle yıldızı parlayan oyuncu ile ara sıra karşılaşıyoruz çeşitli yapımlarda. İyi oluyor. Güzel oluyor. Yine görmek isterim şahsen.

Efenim, gönül isterdi ki bir aylık aranın ardından başka bir biçimde sizleri karşılayayım ama neye niyet neye kısmet durumu oldu yine. Demem o ki, bir dizi tanıtımının daha sonuna yaklaştığımız şu dakikalarda sizlere Nice Guy süresince çalan şarkılardan en sevdiğimi hediye ediyorum. JYJ üyelerinden Junsu'nun o muhteşem sesiyle her bölüm sonunda kulaklarımızın pasını sildiği, Song Joong Ki'nin bizzat seslendirerek duygusal sahnelerin etkisini bir kat daha yükselttiği şarkılara da kulak vermenizi tavsiye edeyim de ben...


Güya yazmamayı düşünüyordum he! Bir de yazmaya istekli olsaydım ne kadar coşacaktım kimbilir. Bu uzunluğa bi el atmam lazım ilerleyen yazılarda. Bana eziyet, sizlere eziyet; yaşatmak istemem kimseye böyle bir mağduriyet. Ne diyorum ben yine?! Şöyle bir toparlamak gerekirse Nice Guy altını çizerek seyretmenizi tavsiye edeceğim bir yapım olmamakla birlikte anlamazlıktan geldiğim bir sebepten - biri Song Joong Ki dedi oradan, duydum - ötürü seyirciyi yirmi bölümün sonuna dek götürebilme kabiliyetine sahip olduğundan... Toparlayamayacağım ben bu cümleyi. Senaryo tam olarak tatmin etmese bile oyuncuların performansı eder diyeyim en iyisi. Kardeşim gidip üniversite hocasına tavsiye etmişken ben ne diyeyim ki? He! Az kalsın unutuyordum. Finalden memnun olmayanlar çoğunluktaymış. Bir ben miyim seven? Şimdi yine her yazıda aynı terane diyeceksiniz ama bu diziden önce kanalda yayınlanan Bridal Mask'ten ötürü yineliyorum lafımı: Eğer seyretmediyseniz önce o yapımı elden geçirin. Bence. 

PS: Fotoğraf hakları ikinci, üçüncü vb. şahıslara aittir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder