7 Temmuz 2010 Çarşamba

Metamorfoz?

Başka nasıl adlandıracağımı bilemedim birkaç saat önce yaşadığım travmayı. Tamam, belki biraz büyütüyorum ama kendime şaşırmak ve sonucunda endişelenmek benim en doğal hakkım diye düşünüyorum. Girişi daha fazla sulandırmadan mevzuya geçiyorum.

Saati tam olarak veremeyeceğim ama 21.30 ile 23.00 arasında bir yerlerde dolandığına eminim akreple yelkovanın o vakitler. Twilight kitapları ve filmleri ile vampirlerle ilgili dengelerim altüst edilmişken Bram Stoker'ın yazmış olduğu Dracula'yı bir kurtarıcı olarak görüp dört elle sarıldım. Bilen bilir, bir kitaba sarıldığım zaman zamk gibi yapışırım bitirinceye dek. Sevmesem dahi günlük okuma sayısı koyarak - ki genellikle 50 dir - bitirmek için çabalarım. Bugüne dek yarım bıraktığım tek kitap Dostoyevski - Suç ve Ceza'dır. Lise çağındaydım. İkinci cildin başlarında bırakmıştım. Yanlış hatırlamıyorsam eğer nedeni psikolojik yönünün fazla olmasıydı. Şimdi kendi yazdığım yazılara bakınca ne kadar ironik olduğunu düşünüyorum. Kendime yönelik ruh çözümlemeleriyle dolu birçoğu.

Off! Konuyu yine dağıttım, değil mi? Hemen toparlıyorum. Dracula'yı elime almış, okuma seansım için kullanmayı sevdiğim arka odaya yerleşmiştim. Kitabın başından beri insanların vampirlerin varlığını keşfetmesini beklerken tam da o kısma geldiğimde dikkatimin dağılması ve bunun sonucunda uyumama ne demeli? Dracula'yı okurken uyuyakalmak! Masal değil ki bu kardeşim. Nasıl oldu böyle birşey, hala çözemedim. Üstelik normalde gece üçten - hatta çoğunlukla dörtten - önce uykuya yenik düşmeyen biri olduğumu düşününce hayret katsayım artıyor. Hala şaşırıyorum kendime. Beş ya da on dakika uyumuşumdur herhalde. İçim geçmiş demeliydim aslında yazının başından beri. Her neyse. İşin garibi bu halde ayakta duramam artık, uyurum bi güzel derken biraz vakit geçtikten sonra ayılmam.

Bu saatten sonra artık istesem de uyuyamam zaten. Babama gece üçte kendisini kaldıracağıma dair söz verdim. Evde gece kuşu olduğumu bilmeyen yok, evet! Bu yüzden zaman zaman çalar saat görevi görüyorum. Neyse efendim. Oturdum biraz facebook ve twitter gibi sosyal sitelere takıldım ben de. Ardından kitap olma yolunda 124. sayfa adımını atmış olan romanıma döndüm. Bugünlerde ilham perim zihnimi sürekli işgal ettiğinden yazmadan duramıyorum fakat bir süre sonra dikkatim tamamen başka yöne kaydı. Aklıma Radikal Genç'e gönderdiğim yazının onay aldığı geldi. Siteye girip baktım. Edebiyat bölümünde en son benim yazım var ve üzerindeki fotoğraf tam benlik. Keşke yazımın tamamının yayınlandığı sayfaya da onu koysalarmış. Aşağıya koyuyorum sizler de görün diye:


Henüz bir kişinin oylamış olmasına rağmen beş yıldız almış olması hoşuma gitmedi desem yalan olur. Sadık okuyucu kitlem olan birkaç arkadaşım dışında hiç tanımadığım insanlardan olumlu eleştiriler almak beni gerçekten gülümseten nadir şeylerden biri ve bundan vazgeçmek istemiyorum. Bu yüzden daha çok okumalı, daha çok gezmeli, daha çok insan tanımalı ve daha çok yazmalıyım.

Dipnot: Anlayan el sallasın bana merhaba der gibi / Nereden nereye geldi mevzu?

2 yorum:

  1. Başarılarının devamını diliyorum, ilham perine sağlık :) Böyle sık sık uğrasın hep :)

    YanıtlaSil
  2. Çooook teşekkürler sarsılmaz desteğin için Özgeciğim (:

    YanıtlaSil