30 Ağustos 2010 Pazartesi

Mayhoş bir şerbet tadı verir insana henüz karalanmamış satırlar

“ ... Sonra birdenbire Ahmet Cemil dedi ki:
- Ah, neler hissediyorum da tahlil edemiyorum. Bir şey yazmak, o duyguların içinden bir şey çıkarmak istiyorum ama bir kere ne yazmak istediğimi tayin edebilsem. Şurada – beynini gösteriyordu – bir şey var, bir şey duyuyorum ama rüyalarda tutulamayan şekiller gibi parmaklarımın arasından kaçıyor. Bilir misin, nasıl bir şey? Bak şu semaya, ne görüyorsun, mailiklerden mürekkep bir derya...Gözlerinle onun içine girmeye çalış; o mailikleri yırtmak için uğraş, ne görüyorsun? Mai... Daima mai... Değil mi? Sonra, bak ayağımızın altındaki toprağa, ne buluyorsun? Donmuş, simsiyah bir renk... Of!.. O siyah tabakaları parçalayarak içeriye bak; in, in, in, ne kadar inebilmek mümkünse o kadar in; ne buluyorsun? O siyahlıklar içinde ne buluyorsun? Siyah... Daima siyah değil mi? İşte öyle birşey yazmak istiyorum ki yukarı bakılsa mai ve daima mai; aşağı bakılsa siyah daima siyah... Bir şey ki mai ve siyah olsun. Hasta mıyım, bilemiyorum; onu şöyle karşımda resmi çıkarılmış, tasvir edilmiş görmek mümkün olsa; işte o vakit, zannediyorum ki artık ölebilirim; hayatta nisabını tamamıyla almış bir adamın hükmünde gözlerimi kapayabilirim... “ ( Halid Ziya Uşaklıgil - Mai ve Siyah )
Ruhun çeşitli noktalarında başıboş gezinen cümlelerin kağıt üzerindeki mürekkep lekelerine dönüşmeden evvel insana hissettirdiklerini ne de güzel anlatmış Usta!..

1 yorum:

  1. Halit Ziya Uşaklıgil'in ölümsüz eserinden Mai ve Siyah, yakında dizisini çekerlerse şaşırmam :D

    Bu arada gerçekten de güzel anlatmış ;)

    YanıtlaSil